31 Ekim 2021 Pazar

Özün Buzdağı

 Sürrealist deyimler altında 

Midye kabuğundan sözler

Frekans düşündürdü

Titreşim üstünde 

...  ...  ...

Jung hortladı

Freud öksürdü 

Kişisel renkler 

Gri bir gecede 

Denize yansıdı 

...  ...  ...

Anlasilmamanin zevki

Yalnızlığın hüznü

... ... ...

Kafanın içinde zengin bir evren 

Empatinin depremi 

Karadelik tekilliginde 

... ... ...

Denizin ūstünde yükselen güneş

Dalgaların hareketi 

Kelimelerin ölümü

İç güdüsel bir yansıma 

İç renklerin 

Dış resimde 

Gökyüzüne yükselişi 

Duyguların sevişmesi 

Özün öz olması 

Kırık bir gecede 

Aydin bir ezgi 

Alp ay dağlarında 

Atom Taneciği

 Bir yürek çoşar

Bilinmezliğin kalesinde 

Yalnızlıklar diyarında 

Atlar ile şaha kalkarken 

Özgürlüğün çoşkusunu

Öz benliğinde yaşar

...  ...  ...

İçindeki fırtınalar 

Alp ay dağlarında

Yansır gökyüzüne

Görebilen yürekler için

Küçük Prens evreninde

...    ...   ...

Kelimeler susar 

Mızıka çalar 

Kara kalem çizerken 

Boks ringinde 

Eşsiz bir ruh

Renklendirir

Tatsız bir evrene 

Lezzet katar 

Bir su damlacığı ile.

21 Ekim 2021 Perşembe

Köpüren Dalgalar

 Şantiyenin girişinde 

Çürümüş otlar  türemeye başladı

Ürkütücü bir rüzgar esti

Nazlı bir güneş altında.

...

Yalnızlığın kasvetinden bunalmış 

Özgür birey 

Tozu dumana katarak 

Yürüdü

....

Alp ay diyarından gelen bir çoşku 

Ucube evleri birbirine kattı 

Benlik isyan  etti.

Yakın uzaklaştı.

Uzak yakınlasti.

Hazar özleminde.

23 Ağustos 2021 Pazartesi

Yitirilen Bellek

 

Yitirilen Bellek

Gözlerini açtığında gitmişti.Peki ne gitmisti ? Bilmiyordu.Ucube gibi harabeler yükseliyordu.Kimi çok gösterişli kimi ise vasattı.Harabeler büyüdükçe harabe büyüklüğü oranında  saygı katsayısı artıyordu.Yelekler bile farklı idi bu keşmekeş yuvasında.Sanırım yeleğin bile kudreti vardı.Emir verenler ve alanlar.Anlam veremedi.Üstündeki yazıya göre her davranış üslubu  değişiyordu.Bazıları yüzlerini buruşturup karşındakine  "T." diyordu.Kuşlara baktı.Eşitlerdi.İki ayaklı varlıklara baktı.Eşitlik yoktu.Anlamadı.Hayır anladı.Anlamamazlıktan geldi.Yemek yemeye gittiğinde  ise  şaşkınlığı artmaya devam etti.Üç yemekhane vardı.Herkese açık ve çoğunluğa kapalı diye ayrılıyordu.Arabalar bile isyan ediyordu.Toz dumanın içinde bekleyen otomobiller asfaltta bekleyenlere küfür savuruyordu ama içinden ve sessizce .Gezmeye başladı.Canla başla çalışanların üstündeki kıyafetler kötü idi. Onlara  emir verenler ise  zarafetli elbiselere sahipti.Çalışma alanında kalabalık  bir yere girmeye çalıştı.Durduruldu.Buraya giremezsin,yetkin yok dedi biri ya da birileri.Ağaçlara baktı.Daha fazla güneşten yararlanmak için kavga etmiyorlardı.Iki ayaklı varlıklar ise birbirleri ile sürekli mücadele halinde idiler.Kaleme sarıldı ve yazdı,hayır yazmadı,düşünde gördü.

22 Temmuz 2021 Perşembe

Yaşamın Zıtlıkları

    Heybetli bulutlar önünden geçerken dünü anımsadı.Bulutlara küfür savurdu.Empati yoksunu insanlar aklına geldi.Şantiye diyorlardı yalanlar rüzgarı dizisine.Idare etmek bir görevdi yozlaşmış bu dünyada.Bir an önce bırakmalıydı ,martılara selam göndermek ,bulutlar ile sevişmek varken ne işi vardı ayakların altındaki dünyada ayak oyunlarında.

      Pilot olmak çocukluk tutkusu idi.İnsanlardan uzak olmak,kendi kendiyle baş başa kalmak...Sevdiği kadını hatırladı.Uzun uzun konuşmalar...Tekirdağ sahillerine hızlı bir iniş yaparken sert bir manevra ile bulutlara doğru yükseldi.Ussal bir dinginlik anı yaşadı.Birden yaşama farklı bir gözle bakmaya başladı.Ağzından tek bir cümle çıktı:


" Biri,Hiçbiri,Binlercesi "


Kağan Kalava-Eskişehir-22.07.2021-14.20


Gökyüzünden Notlar

 Bir kuş gibi uçarken 

Mavi bulut semalarında 

Ying yang usları 

...   ...    ...

Ayakların altında 

Şantiye saçmalıkları

Bulutların kenarında ise 

Özgürlük düşleri

...  ...  ...

Karadelik zindanında 

Psikanaliz sayfalarında

Pilot olmanın umursamazlığı


... ... ...


Doğum günleri gökyüzüne selam gönderirken

İyi ki doğdun demek 

Orpheus düşlerinde 

Entropi ile boğuşurken

Uçmanın hazzında

Ne büyük bir mutluluktur 

İfadenin naif ezgileri.


Kağan Kalava-Eskişehir-22.07.2021-14.10



8 Mayıs 2021 Cumartesi

Yalnız Gencin Hayatından Kısa Bir Kesit

YALNIZ GENCİN HAYATINDAN KISA BİR KESİT


Daracık çatı katında ince uzun delikanlı okuduğu kitabı bıraktı .Zayıf vücudunun hafifliği ile pencereden dışarı baktı. Solgun yüzündeki göz kapakları ezildi, yüzü tiksinti ile buruştu. Karşı caddede orta yaşlarında gürbüz bir adam yine kendisi yaşlarında kadını sokak ortasında tokatlıyordu .Okkalı bir küfür savurdu etrafa bu ülkede kadınları koruyan sözleşmenin birinden daha çıktığını anımsadı.


 Sokak ortasında düpedüz katliam vardı. Hiç kimse ise olaya müdahale etmiyordu .Haberlerde eşini döven bir kocanın sözleri çınladı bir anda zihninde ''Eşim değil mi ? döverim de söverim de...'' Osmanlı'yı hatırladı .İlk nüfus sayımını yaptıran 2.Mahmut sadece erkekleri saymıştı. Kadınlar değersizdi doğu toplumlarında. Cumhuriyet'in getirdiği özgürlükler ise ayaklar altına alındı  ilerleyen yıllarda.


Tekrar cama baktığında dayak yiyen kadın ile onu döven adam kaybolmuştu .Geriye kalan ise kaldırımdaki kan izleri idi. Yalnızlığının hüznü ile ' Körleşme' kitabını okumaya devam etti. Kien gibi insanlardan tiksiniyordu .İnsanlar sahte idi, sürekli maske takıyorlardı .Uzun zamandır dışarı çıkmıyordu ,çıksa ne olacaktı ki zaten ? Bazen hareket etmek zor geliyor, duş almaya üşeniyordu.  Yaşamdaki olayları düşündükçe taşlaşıyordu .Bütün hücreleri hareketsizleşiyor kolunu bile kaldırmakta zorlanıyordu   Bütün bu hayat...Yaşamın amacı ne idi ki ?

Kalpsiz Ayna

KALPSİZ AYNA

 

Gökyüzünde kediler dans ediyordu dev bir orkestra eşliğinde .Saat kulesindeki ibre ise tersine doğru işliyordu. Ansızın karşısına çıkan bir aynaya baktı. Yüzü yoktu.

 

Sırılsıklam terleyerek uyandı. Yüzünü yıkadı sersemliğinden kurtulmak için. Koridora doğru yürüdü gardıroptaki boy aynasına baktı .Tiksinti ile geri çekildi. Vücudundan nefret ediyordu.170 cm boylarında 65 kg civarında idi, normal kilolu sayılırdı, yuvarlak bir yüzü etrafında ufacık bir buruna sahipti .Beyaza yakın buğday tenliydi. Saçları ise  kısacıktı. Diğer kadınların düşüncesinin aksine  saçlarının kısa olmasını seviyordu .Çirkin değildi, güzel sayılırdı cazibesini  yaşına rağmen yitirmemişti  ama bedeninden nefret ediyordu. Bütün aynaları kırmak istedi.

 

Sanki aynanın içinden yolculuk yapacakmış gibi ayna ansızın  yine hayaletimsi bir şekilde  saydamlaştı. Orpheus'un aynanın içindeki gezinmelerini düşündü .Hayal mi görüyordu yoksa gerçekten aynanın bir daveti mi söz konusu idi ? Geçmişe döndü, anılar zihninin bir köşesinde dalgalanmaya başladı. Çok sevdiği oğlunu anımsadı .Büyük bir felaket olmuş maden çökmüştü.300'e yakın can kaybı vardı. İçlerinde ise Maden Mühendisi oğlu da yer altında kalmıştı .Ağlayacak gibi oldu .Fıtrat demişlerdi .Başka ülkelerde yaşanmış maden kazalarının reklamını yapıyorlardı haber bültenleri  birbirleri ile yarışırcasına. Ama sözü edilen felaketler 100 yıl önce yaşanmıştı .Günümüzde ise gelişmiş ülkelerde bu tür felaketler olmuyordu.  Çünkü iş güvenliği  önlemlerini almışlardı. 

 

İstemsizce  eldiven taktı, aynaya uzandı. Orpheus dedi hiddetle. Oğlunun anısı hatırlayınca aynada yüzü  bir anda gençleşti. Genç kız yüzü göründü. Üniversite yıllarındaki eşi  Aytuğ'u hatırladı. Tek aşkı ile evlenmişti. Ayna ise onun hislerinden beslenir gibi hareket ediyordu..Tarkovski hortladı yine dedi Solaris gezegenine atıfta bulunarak. Ateist idi ,ateist olduğunu ise hem  kendi anne ve babasından hem de eşinden bile saklamak zorunda kalmıştı. Ülkemizde ateist olduğunu açıklayanlara linç kampanyası yürütülüyordu. Mucizelere inanmazdı. Ama ayna bir tuhaftı sürekli değişiyordu hislerine göre. Aklından bir zoru yoktu,60 yaşlarında emekli öğretmendi. Eşi ise onu tek  çocukları öldükten kısa bir süre  sonra terk etmişti. Eşi başka bir kadına aşıktı .Onu yadırgamadı. Evlilik gerçekten kutsal mı idi ? yoksa içimizden hiç sönmeyen bir tutku olan aşk mı  daha önemli idi ?

 

Zihinsel gerginlik devam ediyordu .Evinden çıkamıyordu. Çünkü pandemiden dolayı sokağa çıkma yasakları vardı. Evdeki tek arkadaşı olan  papağını yine ona seslendi .Zihnini düşüncelere  o kadar dalmıştı ki etrafındaki hiçbir şeyi fark etmedi.

 

 Aynalar ile  genç kızlığından beri anlaşamıyordu, kendini beğenmeyişinin sebebi ise sanki  aynalardı. Aynalara sürekli küfür ederdi. Ama yaşadığı evde aynalar her yerde idi .Hem dostu hem de düşmanı idi aynalar .Sokağa çıkma yasakları başladığından beri daha beter olmuştu aynalar ile ilişkisi. Bazen aynanın içine girdiğini hayal eder, ölüler ülkesinde gezdiğini düşünürdü .Düş gücü o kadar güçlendi ki bir anda aynanın içine gerçekten   girdi. İlk fark ettiği şey;   o kuytu mekanda gökten sürekli  elmas ve altın yağması ama ona rağmen  oradaki  insanı andıran hayvansı tuhaf  yaratıkların  elmas ve altınlar ile ilgilenmemesi olmuştu. Orada yer çekimi yoktu . Hareket etmek ise çok zordu. Bütün ağırlığını ayaklarına yükleyip yürümeye çalıştı. Aynanın diğer tarafındaki  kırmızı tüylü papağanı ise ona seslendi üç defa: Kalpsiz ayna, kalpsiz ayna, kalpsiz ayna...

 

 


5 Mayıs 2021 Çarşamba

AHMAKLIĞA ÖVGÜ



Yozlaşmış ruhlar selam gönderdi sana

Araf'ta varoluş sancısını içine çeker iken

Yazılmamış bir mektup

Okundu atlas meclisinde




Tanımlanmamış otorite

Kustu yine bütün pisliklerini

Domuzlar azdı

Saldırdı genç yüreklere




Karanlık bir bulut gülümsedi

İfadesiz yüzler bakıştı birbirlerine

Hür olmak kelimesi

Silindi sözlükte




Büyücülük yükselişe geçti

Astral seyahat enleminde

Kiralık muskalar

Öldürdü mikrobu

Cahil adamın düşlerinde 


Kağan KALAVA

BAŞLIKSIZ


 Hikayeler anlatırdı

Çocuksu düşlerinde

Şiirler yazardı

Okunamayan tabletlerde


Özgürlük uçup gitmişti

Deniz küsmüştü

Kızgın bir güneş

Yönetirdi buyurgan kafiyeler ile

Gülmek unutulmuş

Umutsuz semboller peyda olmuştu

Matlaşmış ülkelerinde


Karadelik hüznünde

Avangart fısıltılar

Sürrealizm kılçıkları

Fütürist dalgalar

Usun körleşmesi

Çürümüş duygular

Metafizik evreninde 


Nevrozlu çığlıklar altında

Zihinle satranç oynamalar

Anıların intiharı

Rüyaların erekte olması


Şarap ile mi sevişirsiniz

Esrar ile mi öpüşürsünüz

İmgeler mezarında


Anlamsızlığın anlamı

Başlıksız bir şiirde

Tözün buhar olup uçması

Özün destanlaşması

Cehenneme giden bir yolda 

Varoluş sancılarının diyalektiği



Kağan KALAVA-05.05.2021  17.30 civarı


21 Mart 2021 Pazar

Evrenin Naif Ezgileri

 EVRENİN NAİF EZGİLERİ


Güneşin tatlı yüzünü gösterdiği bir günde yağmur kokusuyla gelen bir gök kuşağı bizi yakından izliyordu. Beş farklı rengi bir anda görenler yine büyülenmiş gibi seyre dalmıştı. O an herkes olayın etkisi mutlu idi geçici de olsa.


Kara bulut tekrar göründü  ve  ortalığı yoğun bir sis kapladı. Gülümseyen yüzler bir anda donuklaştı. Ortalıkta tuhaf şeyler oluyordu ..Kara deliği gökyüzünde görenler sinir harbi geçiriyordu. Özellikle çoğu kişinin merak ettiği bir soruydu 


-Samsun'a ne oldu ?


Kuyruklu yıldızı görenlerin yüzlerinde ise  umut fışkırıyordu. Bisikleti ile geçmekte olan çocuk ise  


-Uşaklılılar çok dikkat ediyor demişti.


Halk arasında ise tuhaf konuşmalar devam ediyordu:

-Günlük 500 vaka var

-Pena nedir ?

-Kedi'nin oyuncağı

-Kel adam göründü.

-Hepimiz dogmayız

-Denize gir, cimnastik yap.

-Battı balık yan gider

-Kelimelerin esareti


Gözlemci ise hem yaşadıklarına hem de manasız sohbete anlam veremedi .Burada neler oluyordu ? Kimi insanlar bir anda sinirleniyor kimileri ise gülmekten çatlıyorlardı. Ortalıkta söylentiler dolaşıyordu.


Evrenin naif ezgileri ise  kulakları çınlatıyordu.


Mehdi mi geldi ?

Salgın mı başladı ?

Mahşer meydanında mıyız ?

Kara madde mi yuttu ?


Sorular,sorular,sorular ..


Solucan deliğinden hesaplaşmalar

Entropinin isyanı

Keynes ekonomisinin batması

İmgeler ile dans eden yazar.


Yanıtlamayan cevaplar.



18 Mart 2021 Perşembe

Bay Sadenin Gizemli Çekiciliği

 BAY SADENİN  GİZEMLİ ÇEKİCİLİĞİ 

Gökten üç isim düştü.Biri Bay Sade,biri bayan Bozkurt diğeri ise Bay Ciddi.Onlar gitmiş Ay'a biz geçelim dünyamıza.


Geçenlerde dünya erkekler gününde Bay Sade ile Bayan Bozkurt imza günü düzenlemişti.Bayan Bozkurt imza gününü önemserken ciddi giyinirken Bay Sade ise her zaman ki umursamazlığı ile son anda yetişti imza gününe.Istedikleri gibi gitmemişti.Bay Sade ise üzüldü.Tabi ki psikolojik değil.Maddi.Bay Sade için psikoloji çok saçmaydı.Çöp gözüyle bakıyordu .Duygular mı onlarda ne  diye düşünür, Şeytan götürsün derdi..Duygusal insanlar intihar etmeliydi ki ona göre.


Imza günü sona erdikten sonra gözünün önünde trafik kazası meydana geldi.Minübüs kendi yolundan giderken araba yan yoldan gelip  minibüse çarpmıştı.Herkes panik halindeydi.Bay Sade ise çaktırmadan sevindi,mizah öyküsü ayağına gelmişti.Pragmatist idi.Boşuna okumuyordu üçüncü sayfa haberlerini...


Bay ciddi'nin en çok sevdiği yönetmen Tarkovski ile alay ediyordu.Karanlık ve kasvetli atmosferleri sevmiyordu .Serseri Aşıklar en sevdiği idi.Kitap okumak mı ? Ha ha ha diye gülerdi.Her kitabın bir kısmını okur ,sonra bırakır ...700 kitap okudum derdi.Sadece bilim teknik kitaplarını bitirirdi.


Geçenlerde Bay Sade,bayan Bozkurt ve Bay ciddinin iç sesleri sohbet ettiler.Bu üç arkadaşın dış sesleri konuşmakta idi ama nereden bilsinler ki iç sesleri koyu bir sohbete dalmışlar.Gelin birlikte dinleyelim :


- Küselim mi birbirimize ?

- Hayır yalan söyleyelim

- İkiniz ne susuyorsunuz öyle?

-Yayında fısıldadım

- Sen sözelci misin ? Sayısal bilgin pek yavan surekli sözel veriler ile konuşup bilimsel bakış açın ile  bizi etkilememek için uğraşırsın.

-Tersine dünya 

-Erkekler askere gitmeli,nafaka ödemeli.Yan gelip sevişmeli.

-Neden kelimeleri değiştirdin?


-Korona testim pozitif çıktığı için eve gitmem yasaklandı.10 gün boyunca dışarıda karantinadayım.Insanlar ile temas halinde olmalıyım.

Bay Sade ise yine ağladı bunları okuyunca.Saçmalamanın mantığını yazmışsın dedi arkadaşı Bay ciddiye.Bu yazdıklarını Eskisehir anti sanat derneğine gönder dedi.


Gökten üç kedi düştü.Biri dedeme biri içenlere diğeri de kötü baykuşlara olsun.



13 Mart 2021 Cumartesi

Algılar Ötesinde

 ALGILAR ÖTESİNDE


Gençliğin baharında

Merakla izler gökyüzünü

Fotonlar selam gönderir

Aşık çifte


Zamanın sarmalı

Entropi artışı

Yıldızlara yolculuk


Hiçliği düşünme

Varoluş banyosunda yıkanmalar

İmgeler denizinde yok oluş


Dalga modeli izleyen kalpler

Paralel evrende gezinmeler


Ussal durgunluk

Bilgelik tümcesi

Metafizik meyvesi


Sorular,sorular,sorular

Algısal çöküş

Anti madde teoreminde



Hayatımızdaki En Değerli Mücevher

 HAYATIMIZDAKİ EN DEĞERLİ MÜCEVHER

''Kadınlar askerlik yapmalı '' demişti tanıdığı bir yazar. O ifade duyulur duyulmaz gökyüzü isyan etti, her yeri acı bir sisle kararttı .Kelimeler ise mezarlığa doğru yöneldi, duydukları şeyin dehşeti ile toplu bir şekilde kendilerini yakarak intihar ettiler.


Çocukluğu aklına geldi ansızın .Hemen annesini aradı telefonla .Hasretlik giderdiler. Yavrusunu seven bir ana yüreğinin duygularını hissetti uzak mesafelere rağmen


Anılar canlandı gözünün önüne .İtaat et emirleri, zenginlerin çıkarttığı savaşlara gitmek zorunda kalan gencecik fidanlar...


Bilim ve teknolojisi meraklısı yazar arkadaşı takıldı aklına. Çürümüş cümleyi hatırladıkça içi karardı.


Evindeki kuşkonmaz ile biraz sohbet etti .Karanlık fikirli insanlardan kaçmak için terapi idi bitkiler ile konuşmak


 Kadının hayatımızdaki değeri ne idi ? Peki ya ona bakış açımız ? Sorular,sorular,sorular...


Bazıların cevabı, talihsiz tek bir cümle:

''Kadınlar askerlik yapmalı ''




 

6 Mart 2021 Cumartesi

Sohbet

 


1.Merhabalar,nasılsınız ?  Neden Türkiye'yi terk ettiniz ?

Peki sizce ne olabilir ? Umudun olmadığı, aylaklığın kınandığı ve özgürlüklerin yok edildiği bir ülkede mi yaşamak ? Kesinlikle hayır .Belki beni vatan haini ilan ederler bu cevabımı duyunca .Varsın etsinler. Nazım Hikmet'in Vatan Haini şiirini okusunlar yeter., cevabımı anlamak için.

Ülkemi seviyorum yalnız militarizm ve din baskısından nefret ediyorum. Totaliter bir ortamın olduğu yerde anlamsızdır yaşamak.


2.Politik olarak bu kadar sert tutumunuz olduğunu bilmiyordum .Biraz da edebiyattan konuşalım. Kitaplarınızın bu sıralar popüler olmasına ne diyorsunuz ?


Yaşasın, X kuşağı ölüyor .Toprağı bol olsun. Devletçi bir X kuşağı...Garip sevdadır Y kuşağı kimileri özde sosyalist gerçekte kapitalist...Bir şeyler yapmak isteyen, bazen yapan bazen yapamayan...Kendi çelişkileri arasında kaybolan bir hüzündür.

Z kuşağı geleceğimizin parlak filizi...İtaat etme olgusunu yıkacak bir renk onlar.


Edebiyat neye göre ? Çok satması ölçüt mü ? Peki ya Nobel ödülü alması ? Nitelikli eser bulmak zordur, okuması ve anlaşılması da öyle. Postmodernizm adına en iyisini yazmaya çalıştım 2000'lerden  sonra anlaşılmaya başladım. Eh buna da şükür(gülüyor) .En azından DOSTOYEVSKİ öldükten sonra ona değer verilmiş.



3.Peki yeni yazarlar için neler söylersiniz ? Ya da Türkiye'de yeni kitap çıkartmak isteyenler için ?

Yazsınlar ,yazmaya devam etsinler...Özgün şekilde denemeler yapsınlar .Ama Türkiye'de asla ama  asla kitap çıkartmasınlar .Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa....Yani kitaplarını gelişmiş ülkelerden birinde İngilizce, Almanca, Fransızca...çıkartsınlar imkanları varsa. Türkiye'de birkaç tekel yayın evinden yoga uykusuna dalar gibi beklemek...Kesinlikle hayır. Hatta Türkiye'de  evlenmek bile günah sayılmalı çünkü sosyoekonomik anlamda gelir dağılımı o kadar adaletsiz ki... Evlenmek sadece zengin azınlığın işi...


4.Biraz da sinemadan söz edelim. Kitaplarınızın filme uyarlanmasını ister misiniz ? 

Tabi ki evet. Yalnız buna da şartım var. Türkiye'de sadece Nuri Bilge Ceylan'a eserlerimin çekilmesi için verebilirim. O da filmde senarist olarak yer almak kaydıyla. Sonra yine Stephan King-Stanley Kubrick faciası olmasın. Başka değerli  yönetmenler de var ama birey her zaman kendine en çok yakın istediği ile çalışmalı.


5.Yaşamın amacı nedir peki sizce ?

Bunu bana neden soruyorsunuz ki ? Yaşamın bir amacı var mı  ki  cevaplayayım. Yokluğun felsefesi anlatabilir mi ? Entropinin sürekli arttığı evrende başka nasıl  bir cevap vermemi beklersiniz ?



28 Şubat 2021 Pazar

GÖLGELER İÇİNDE

İnsan kendi kendini yazabilir mi tarafsız ? Evet mi ? Peki neden ? Hayır sesleri mi geliyor fısıltılar halinde ? Çelişkiler,çelişkiler.çelişkiler... Bulanık zihninin içinde dolaşıyordu.Nedensiz,sebepsiz.Anne annesinin evinde kaldığını hatırladı.Boşluk...İmgeler silikleşiyordu uzay-zaman bükülmesinde.

 Zamansal atlamalarla dolu ‘’Reprise ‘’ filmi...Yeni bir yönetmen doğuyor.Norveç matlığında varoluş sancısı.İzledi filmi hayır izlemedi,düşünde gördü. 


 Merak etti,okudu.Anladı ya da anlamadı.İlginç bir kitap ismiydi ‘’Cehenneme Gitme Yöntemleri ‘’ Karanlığın kuytu köşelerinde gezindi.Duygusal açlık çekti.Kapalı anlatım tepki çekmişti.Kimden gelmişti mail ? Eskişehir Sanat Derneği’nden.Anlaşılamama sorunu. 


 Fildişi kulesine çıktı.Yeraltı edebiyatı okudu biraz.Sisler donattı evrenini.Açıklama yapmak istemiyordu belki de korkuyordu ‘’John Malkovich Olmak ‘’ aklına gelince. 
 -Şizofren olmuşşsun dedi içindeki palyaço 
-Sen sus,ağabeyin gelsin. 
-Kurtlar ile dansa gitti.
 -Biri Bozkırkurdu mu dedi ?
 -Körleşme ve Kien -... 


 Kimin konuştuğu belirsiz belki de manasız yankılar kemirdi beynini.Paralel evrende alkışladı dinleyiciler.Her şey karardı,film koptu.

22 Şubat 2021 Pazartesi

GÜNAHKAR NEBİ

Kendine geldiğinde yarı sersemdi. Kafasını yavaş yavaş doğrulttuğunda altın sarısı saçlarını okşuyordu. Neredeydi ? Buraya ne zaman gelmişti ? Hiçbir şey hatırlamıyordu .Üzerindeki sersemlik ufka baktıkça yerini muazzam hayranlığa bırakıyordu .Doğruldu ve ayağa kalktı gözünü ufuktan hiç ayırmadan. Ayağa kalktığında o seksi vücudu iyi görünür olmuştu .Şeffaf elbisenin altında dipdiri memeleri ,yusyuvarlak kalçası kıvrımlı hatlarıyla Afrodit’ kıskandırırcasına orada süzülüyordu. Rüzgar ince bembeyaz elbisesinin altından teninin şehvetini okşuyordu .Zeus burada olsa tüm kadınları bırakır ,hatta tanrılığını da bırakır ona tapardı .Güzelliği o kadar tanrısaldı ki... O sadece büyülü ufka bakıyordu. Ne kumlar ,ne rüzgar onu etkilemiyordu. N e dört temel elementi taşıyan dört deve ilginç geliyordu ne de uzaktaki serap mı gerçek mi olduğu bilinmeyen çadırlar .O kadar güzeldi ki ne gün doğumuna ne gün batımına benziyordu .Dünya artık dayanamamıştı, ona doğru koşuyordu .Onunla konuşmak ,hasret gidermek elif misali bir olmak istiyordu. Ansızın bir ses duydu,’ ’yürü’’ diye. Şaşkındı. Ses kendi içinden mi geliyordu yoksa benliği onunla alay mı ediyordu ? O her Nebinin duyduğu ses olabilir miydi ? Ses bütün azameti ile tekrarladı ‘’ yürü, sadece yürü ‘’Peki nereye ? Nasıl ? Eskilerin izinden mi gitmeliydi yoksa kendine yeni bir yol mu açmalıydı ? O büyüleyici ses yankılandı sahra kumullarında ‘’yürü, sen sadece yürü ‘’ Ayakları adeta ona hükmediyordu, sesin buyurgan iniltilerini dinleyerek ! Sadece yürüdü sorgusuz sualsiz. ... kentine geldiğinde ıssız sokaklara bakındı .Tek başınaydı yapayalnızlığın ortasında. Bir anda kendinden geçti ,muğlak bir bilinmezlikten gelmişti yürüyecekti yine bilinmez denklemlere... 


 Hasan ERTAŞ-Kağan KALAVA

İMGELER DENİZİNDE

Sıçrayarak uyandı.Uyku sersemliği içinde etrafına bakındı.Yabancı bir evde idi,yanında ise güzel bir kadın.Çevresine anlam vermeye çalışıyordu.Televizyonda ise Donnie Darko filmi oynuyordu.İrkildi,ben neredeyim diye düşündü kendi kendine . 

 Alkış sesleri geliyordu.Sahneye onu davet ediyorlar,adını haykırıyorlar: -4.boyutta seyahat hakkı kazandın imgelem diye. Nöronların etkileşiminden usanmıştı,çok boyutlu zihni onunla adeta oyun oynuyordu.Gaipten bir ses duydu:

 -Kızım uyandın mı ? 
-Anne,ben neredeyim ? 

 Çok kitap okumuş,çok film izlemişti.Haykırdı evrensel diyarlara .Sesini duyan olmadı.İçinde filizlenen utkuyu dökmek istedi kağıtlara.Engel olurdu biri ya da birileri.’’Ne güzel öğretmensin bu devirde işin var...yazarlığa neden özenirsin ? ‘’ diye fısıltılar sarmıştı her yanını.Sonunda çevresindeki karanlık galebe çaldı,içindeki aydınlık ise terk etti onu. Rüyalar,hayaller hepsi birbirine karıştı.Son bir istenç ile gücünü topladı,kalıcı bir eser bırakamanın hüzünü ile haykırdı akıl hastenesinde : ‘’Sel gider,kum kalır ‘’

14 Şubat 2021 Pazar

EMPATİ YOKSUNLUĞU

Kedicil bakışlar altında 
İfadesiz yüzler 
Anlamsız,aanlamsız,anlamsız

 Empati yanardağında
 Su kaplumbağasından aforizmalar
 Gölgeler içinde

 Kurban rolünde tavşan 
İçindeki hezeyanlar
 Ormanın derinliklerinde

 Balını paylaşmak isteyen
 Yumuşak kalpli ayı 
Mağaralar ortasında


 Peki narsist insana ne demeli 
Kendisinden başka her şeyi yok sayan
 Kötücül fikirler altında


 Birlikte yaşamalıyız
 Ötekiyi sahiplenmeliyiz 
Küçük prens evreninde

12 Şubat 2021 Cuma

BOYUTLAR ARASINDA

İlginç bir resim değil mi ? 
-Evet öyle dedi bilinmeyen bir fısıltı.

 
 Şair en çok sevdiği resme bakıyordu hüzünle.Mısralar döküldü dilinden tane tane:
 -Gülümseyen bir güneş altında
 -Sararmış kumlar 
-Develerin hıçkırık tutması
 -Çıplak ayak izleri
 -Çölün ayazında 


 Paramparça ettim,ince ince ekmek dilimler gibi.Bu ne saçmalıktı.Büyüleyici resim üzerine yazılan bir şiir.Üzüldüm sonra şiire değil resmin yok olmasına.100 şiir 100 resim başlığı kitabında .Yazar olarak sormak görevimdi bu resme bu şiir mi gider diye ? 

 Tuhaf bir yazı dedi genç öğrencisi edebiyat profesörüne.Yazar ve şairin rol aldığı..Hak verdim yazara aslında,şairi kınayarak.Gizemli,beyazlar içinde gezinen kırmızı şallı güzel bir kadını bir şair neden şiirinde yazmaz ? Nedenler,nedenler,nedenler...

Sığ düşünmenin çürümüş hali...Kendi iç sesinden mırıldanıyordu.Dış ses devam etti olaya.
 -Evladım hiç aklına gelmedi mi şairin bunu belki de bilerek yaptığını .
Çölde kaybolan bir aşk ya da hayaller dünyasında yaşayan bir kadın Unutmak istediği bir şey... İşte böyle devam ediyordu ders arabesk bir tonda.Herkes bu kısa yazı için türlü türlü şeyler söylüyordu. Bunları yazan yazar ise sadece gülümsedi gecenin karanlığında.


Ne yazacağına karar veremeyen veya karar verip sadece öykünün tasması altında ilerleyen. Kelimeler,kelimeler,kelimeler.Yazar mı yazıyor yoksa eseri mi onu yönlendiriyor ? Belki de unuttu ,hayır hayır unutmadı bile bile unutmak istedi çölün puslu hayallerinin içindeki kekremsi kumullarını ve kırmızılar içinde bürünmüş devenin hörgücündeki cesedi.

 Parçalı bulutlar dedi karanlık bir ses.
 Bulutların içinde parıldayan güneş dedi aydınlık bir ses.

 Yazar çıldırıyordu silmek istiiyordu yazdıklarını.Saçmalığın mantığa kaydığı evrende ! Engel olamıyordu beyin hücrelerinin etkileşimine.Rahat bırakın beni diye haykırdı sonsuzluk girdabına. 

 Olric kızdı seslendi yazara,
-Hüsamettin Albayım yazdıkların boş yine alt metin yok geçen hafta yazdıkların gibi.Sadece basit bir kurgudan ibaret dedi. 

 Akıl beğenmedi bu işi boş lafına ifrit oluyordu ezelden beri,materyalist idi zaten
 Duygu usulca seslendi,sesini duyan olmadı.
 İçindeki filozof ise felsefenin felsefesizliği dedi .


 Ey okuyucu peki siz ne anladınız ? Duyuyor musunuz sayıklamaları mı? Hayattaki yaşama amacını kaybetmiş bir yazarın bulantısı desem size yetmez mi ? Pandora’nın kutusundan çıkmayan tek şey umut onun için yok olursa hayata küsmüş yazarımıza ne olur peki hiç düşündünüz mü ?

6 Şubat 2021 Cumartesi

Hiçliğin Ülkesinde

HİÇLİĞİN ÜLKESİNDE 

İmgeler diyarında gezinirken gaipten esrarengiz bir ses duydum.Adımı seslendi birisi ya da birileri.Kalemle yazıyorlardı benliğimi papirüs misali kağıda.Titredim ve üşüdüm.Ne hakları vardı ki beni ıssız uykumdan uyandırmaya.Luis Bunuel ile çay içip resim yapmalar,şair Orpheus’un sırlarında dolaşmalar.Avangard ve kült filmler diyorlardı.Hala çözmeye çalışyorlardı anlamları.David Lynch ne güzel demiş anlamaya çalışmayın,sadece izleyin diye.Rüyalar,imgeler,metaforlar...neden,niçin,ne anlatıyor soruları peş peşe geliyor.Hissetmek,düşlerde yaşamak size yetmiyor mu ? Ben kim miyim ? Ne önemi var.Sürrealizm deyin geçin işte.

Ötekileştirme

ÖTEKİLEŞTİRME

 Puslu manzaralar altında 
Çatılan kaşlar
 Hüzünlü gülümsemeler

 Ütülü yüzler
 Fanatizm seceresi
 Kitle psikolojisi 


Toplum mühendisliği 
 Sen...cusun ,bu...cusun edebiyatı 
Böl-parçala-yut 
Ayrıştırma mikrobu 


 Empati yoksunluğu
 Kardeş kardeşi vurmalar 


 Kim kazançlı çıkar 
Kime hizmet ederiz
 Hiç düşündünüz mü


  Farklılık zenginliktir 
Saygı ile dinlemeli dimağları
 Birlikte yaşamak 
Güçlü durmak için
 Aydınlık geleceklerde

Kötülüğün Büyüsü

KÖTÜLÜĞÜN BÜYÜSÜ


 Kötülüğün kaynağı nereden gelir ? Sadist bir çağrı mı yoksa ? Sorular,sorular,sorular...


 İnsanların mutlu olması rahatsız ediyordu,içini kemiriyordu .Neden,niçinler.Aşk ıstırabı mı yoksa hayatın silsilesini yemek mi? Sıradan bir hayat oyununda ! Cevaplar,cevaplar...Nedensellik ilkesi ışığında


.İnsanlarla iletişim halinde dışlanmış bir kapıcı. Ölüm Uykusu filminden söz ediyorum.Mutsuz kahramanımızın mutlu insanlara yaptığı zulümden. Kendi ruhunun çürümüşlüğünü gören kişi kutsal aşktan ne anlar ? Ya da dünyaya getirmek istediği kendi çocuğundan . Karakterinin dışavurumu,aşkının şok geçirmesi...Nasıl yorumlanmalı bu film ,çağımızın kör noktasına vurgu yapar iken !

16 Ocak 2021 Cumartesi

Kısa Saçlar ve Solgun Yüzler

KISA SAÇLAR ve SOLGUN YÜZLER


 Kalabalık bir otogar,etrafta ana babalar ve onların çocukları...Etrafta davullar,kutlamalar...Garip bir keşmekeş.Siz hiç asker uğurlamaya gittiniz mi ? Ben asla gitmem ,ama askere gitmek zorundaydım.Hatay'a gidecek akşam otobüsü sabaha karşı orada olacaktı.Otogar,sanki bir futbol maçı gibi tıklım tıklım. Tezahürata gelmiş yüzler.Korkuyordum evet her askere giden gibi.Annemle babam da sürekli yüzüme bakıyordu,kaybetmekten korkan süzüş ile.Bu hengamede ise sinirime dokunan davullar...Neyi kutluyorsunuz kardeşim? Kutlama bana göre askerden dönünce yapılır .Savaşları zenginler çıkarır ,fakirler ölür.Emperyal sistemde asker demek piyon misali ilk öne sürülecek kukla.Neyse...Konuyu dağıtmadan...Ailemle vedalaştım,otobüse bindim.Kısa saçlar,korkulu bakışlar...Solgun dudaklar,ürkütücü ifadeler...Kara,deniz ve jandarma...Herkeste gideceği birliğin telaşı....Yanımdaki asker İskenderun da inecekti.Denizci piyade çıkmış.Onunla kafamızı dağıtmak için sohbet ettik bir süre.Hiç kimsenin umurunda değildik,sevenlerimiz dışında. Öldük mü öldüreceğiz mi ? Masadaki piyonduk sadece. 

 PİYONLAR ÖNDE


 Sessiz çığlıklar altında
 Birbirine bakan hüzünlü gözler 
 Konuşmak için çaba sarf eden Körpe zihinler
 Kalbi endişe ile taşmış
 Korku ile bekleyen yürekler
 Militarist deyişler
 Piyonları öne süren 
Savaş çığırtkanları 
 Sermaye ile dans eden
 Fidanları ölüme gönderen
 Canavar ruhlu aristokratlar
 Ölümle yüzleşenler 
 Para ile sevişenler
Garibanlar ordusu
 Az sayıda burjuvalar

9 Ocak 2021 Cumartesi

Başı Bozuk Düzen

BAŞI BOZUK DÜZEN 

 Geçenlerde yolda giden iki adamın sohbetine şahit oldum.Gözlüklü,siyah saçlı olan kendi oğlundan bahsediyordu.Oğlunun sözeli seçmesine şiddetle karşı çıkarak ,ses tonunu yüklselterek ''Sözeli seçse ne olacak ? iş mi bulacak ? '' diyordu yanındaki kişiye.Her şey hakkında fikir sahibi olan çocuklarının fikirlerini ise asla önemsemeyen ebeveynler... 


 İş yaşamında değeriniz yükseklğiniz ile artar.Size isminizle hitap ederler,basamaklar yükseldikçe Bey efendi,Hanım efendi olursunuz.İşte bu maksatla sizlere bir anımı da paylaşayım.Üretim müdürü tanıdğım idi,onun yanında stajerdim.Vardiya amiri ise genç bir çocuğa mobbing uyguluyordu ,onun yanına gittim ve biraz onla muhabbet ettim.O da benim gibi mühendis imiş,ailesinin durumu kötü olduğu için düz işçi olarak çalışmak zorunda kalmış.Bunu duyan vardiya amiri hemen yumuşadı onun mühendis olduğunu öğrenince.Çünkü bir gün onun üstü olabilirdi.Aklıma hemen Mevlana'nın sözü geldi: ''Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok Nice elbiseler gördüm içinde insan yok! '' şiiri aklıma geldi. 
,

 Son anım ise şantiyeden.Taşeronda mühendis olarak çalışıyordum.İş güvenliği uzmanımız G..hanım bir şey anlattı.Bir gün,Ana yüklenici bünyesinde çalışan S..hanım bizim uzmanımızı özür dilemeden onu şidddetle iterek yanından geçmiş.Onun amiri olsa böyle bir saygısızca hareket yapabilir miyidi ? Kesinlikle hayır.Taşeron köle demekti ona göre ama bilmiyordu ki: ''Bir çiçeği öldürebilirisniz ,ama baharı asla öldüremezsiniz.'' Che

Gizli Zarf

GİZLİ ZARF Şimdi bu yazdıklarımı zarfa koyacağım ve 5 sene sonra kendi adresime gönderilmek üzere Ptt'ye vereceğim.Ptt'de böyle bir uygulama var mı bilmiyorum.Eğer yoksa bile 5 sene sonra açılmak şartı ile saklayacağım. Neyse mektup kısa olur,Başlayalım: Yine kamera açıları için Nuri Bilge Ceylan ile mi tartıştın ? Seni senaristi yaptığı yetmedi bir de danışmanı yapmıştı,başarı seni kudurttu galiba.Her ne kadar NBC sevse bile her filmde flu Tarkovski tarzı görüntü verilmez ki kardeşim. Kitaplar yazdın,üstelik çok sevdiğin NBC ile çalışıyorsun.Özlemle beklediğin adeta gömlek ütülercesine titizlikle üstünden geçtiğin şey yetmedi mi sana dostum ? Özgür fikirler,avangard denemeler...onlara bir şey demiyorum.Ama ne olur geçmişteki mütavizliğini kaybetme ve kibirli olma sakın.Empati kur,hümanist ol,her zaman ki gibi. Eğer hayallerin bir gün gerçek olursa en çok korktuğun şeyi yazdım;karakterin değişip kibre bürünmesi. Bilmem anlatabildim mi sizlere dostlarım ?

Tatsız Bir Dünya

 Tatsiz Bir Dünya 


Yazmadim...Yeni bir ise başladigim icin erken yatmak zorundayim,modern kölelik kapitalizmin kader mahkumsunuz iste.... 

Bugun bizim yazarlık grubunun kendi arasında yine bir gerginliği oldu,bu ödevi ise istemeye istemeye yazıyorum.Panin Labirent filmindeki gibi bu dünyadan kaçış noktam olan ( hayatin bütün agir yükünü sildiğim, sorunlarımdan kaçtığım, kisa bir an da olsa kendimi oldukça özgür ve rahat hissettiğim) bu ortamda yok olacak,dünyadaki her iyi şeyin yok olduğu gibi! 

Bilmiyorum ne anlatabilir ki sana ? Her zaman ki siradanliginiz mi ? Çalışmak zorunda oluşumuz mu ? Pandemiyi mi ? Bu Kötücül dünyadan ne beklenebilir ki ? Pandora'nin kutusundan çıkmayan tek şey umudu mu ?

Annem ile babamizi soruyorsun ? Onlar iyiler çok şükür.Bilmiyorum orada bizi duyuyor musun? Babamızın seninle nasil  dertlestigini fark ettin mi ? 


Pişmanlıklar mi ? Aslında bircok pişmanlığım var ilk aklıma gelen şey ise keşke kardeşim seninle daha çok filme gitseydim...Harry Potter filmlerini pek sevmiyordum ne yapayım? Keşke....aslında bu sözcüğü kullanmak hem anlamsiz ama...dayanamayıp kullanıyoruz günlük dilimizde. Daha fazla zaman geçirmek iyi olurdu seninle .b

Biraz da farkli şeylerden bahsedeyim sana.Sadece sen maske takınca diğerleri takmayınca kızıyordun ya...o,gercek oldu.Herkes maske takmak zorunda simdi..."Allah bana,bir el atsa da kurtarsa " diyordun ya...baska dualarin kabul olmuş,herkes maske takıyor. "Ben gittikten sonra herkes rahat eder " diyordun ya ...Yanlış anlama maddi sorunlarimiz çözüldü,parasal gücümüz arttı.

Iste böyle bir düttürü dünya iste.Yasamin tabi ki guzel yanlari var,ozellikle hayvanlar...Bir kediyle dertleşmek,bir kopek ile sokakta gezinmek,bir papağana seslenmek....Memati mi ?  " Ne kadar yasar baba " diye sorduğun emektar kaplumbagamiz hala yaşıyor.Senin ömrünü o aldi belki de....

Hayatin guzel yanları demişken...Bir ormanın sesini dinlemek,deniz kıyısında dalgara bakıp huzura ermek...Bilmiyorum denizi seyretmek....Insanin aklına pek bir şey gelmiyor( düşünce anlamında),sadece garip bir mutluluk duyuyor insan.Ozellikle Tekirdağ'da çalışırken...Santiyenin anlamsizligindan,insanlardan...kaçış noktamdi deniz kenarında oturup denizi izlemek...


Neden hem seni yazıyorum hem de kendini deşifre ediyorum? Bilmiyorum iste.Icimden geldi.Gecenlerde izlediğim "After  Life " dizisi aklima geldi.Olen esi ile konuşan intihar etmek isteyen sistem karşıtı yalniz bir adam....Ozellikle Amerikan toplumunun mankurt olması,ahmakça yaşaması...falan filan eleştirilir.

Intihar mi ? Oyle bir düşünmedim diyemem her insan gibi belirli dönemlerde benim de oldu.Simdi oyle bir sey düşünmüyorum.

Kendi yaşamımımda ise tek gayem:dunyanin en iyi kitaplarını okumak,dunyanin en iyi filmlerini izlemek ! Benimkisi basit hevesler iste.Bunlar insanı asosyal yapıyor, Korlesme kitabındaki Kien in durumuna düşmeyelim sakin ...

Bu yazılarımı telefondan yazıyorum şimdi.Aslinda şimdiki zaman diye bir şey yok,gecmis ve gelecek var.Ya da her sey yaşandı,yaşanıyor,yaşanacak....Bizim hayatimiz bir film şeridi gibi.Kumandayi elinde tutan bir basıyor doğumumuz bir basıyor olum...Oyle iste sizin nasıl? Siz ne yapıyorsunuz? 

İlk defa kendim hakkında birebir bir şeyler yazıyorum.Gercekten cok tuhaf.Hasan vardi ya su an Amerika'daki...Liseden arkadaşım.Turkiye'de Ford Otosan'da makina mühendisliğini bırakan....Iste o diyordu ki ( yaşamındaki tanıdığım en zeki kisi ,parantez parantez,evlendi bu arada Amerika'daki esi ile beraber  ,çocuk yapmayı sacma buluyorlar) " Ben yazmam,çünkü her yazan kişi kendi hayatından bir şeyler verir,kendini deşifre eder " iste nedense ben bunu yapıyorum içimdeki ses böyle diyor çünkü.

Çocuk meselesine gelirsek .Gasper Noe'nin   " i stand alone " filminde " 60 saniyelik zevk için 60 yıllık omur heba edilir mi? " diyordu .Boyle iste ne güzel soz,dünyaya çocuk getirmek günah gibi ...çünkü bataklık, çöplük...umut yok dünyamızda.

Oyle iste yazdıkça yazarım.çenem açılır.İnsallah daha güzel bir dünyada görüşürüz.Ben inanıyorum ve inançlarımin heba olmasını istemem.Yakin bir gelecekte guzel bir boyutta görüşmek 

Sahte Dünya

 Sahte Dünya


Neden birinin ölümünü istersiniz ki ?


Öğle arası iş yerinden yazıyorum,vakit darlığında yazmak nasıl bir şey bilmiyorum.Deneyeceğim.


Kimi mi öldüreyim ? Birkaç kişi aklımda,şaka bir yana alternatif olması hoş bir şey.


Her şey o telefonla başladı...SİEMENS şantiyesinde iş güvenliği uzmanı olarak çalışırken...R.kişisinden bir iş teklifi geldi.SİEMENS dediysem bakmayın,taşerondaydım.Ana firmaya girmek ne kadar zor bilir misiniz eğer torpiliniz yoksa.


Ankara-Sivas arasında Yozgat'ın Yerköy ilçesinde çalışıyorum.Öveceğim pek bir şey yok,söveceğim ama....belki aranızda Yozgatlı vardır.


Patronla kavga etmiştim,çalıştığım yer kötüydü,bazı evraklarda sahtekarlık yapmam isteniyordu,EK 2 Sağlık Belgesini doktormuş gibi doldurmak...Öyle bir şey yapmadım,yapmamda zaten.


Neyse ayrıntı,ayrıntı...Kurtulmak istediğim yerden R.adlı kişiden telefon geldi.Eskişehir Şehir Hastanesi şantiyesinde iş güvenliği girişi yapmak şartıyla şantiye şefliği vaadinde bulundu bu kişi,medikal gaz sektöründe.Hemen kabul ettim tabi.İş güvenliği işe giriş koduyla bana bütün işleri yaptırdı...İş güvenliği uzmanlığı,insan kaynakları(işe girişler,çalışanların dökümanları...) ve mühendislik hatta formenlik bile.Öyle işte her işte çalışkan becerikli bir safdil....İnsanın her işte yeteneği varsa bütün işler üzerine yıkılır ister istemez.Aaa depoculuk bile yaptım,depocumuz izinliyken.Buna niye mi katlandım dersiniz ? Eskişehirdeydim,maaşım iyiydi ve yükselme arzusu ve iş öğrenme isteği...


Derken şirketten tatlı bir şekilde ayrıldım ve  bu kişi İzmir Şehir Hastanesi şantiyesine de saha mühendisi olarak çağırdı.Gitmedim,Tanap projesinde çalışıyordum üstelik Eskişehirdeydim.


Tanap projesi bitti,işsizlik maaşı alırken İzmir'e tekrar çağırdılar bu sefer ise İş güvenliği Uzmanı olarak.Kabul ettim,tabi orada R. abi yoktu,kalp hastasıydı her an ölebilirdi,şantiyeye almamışlar .


Sonrasında ise Tekirdağ Şehir Hastenesi için Şantiye şefliği teklifinde bulundu.Kabul ettim,hayatımın dönüm noktasıydı tabi.


R. kişi şirketin sahibi değil.Patronun öz kardeşi.Bunlar ayrı ayrı şirket kurmuş,abi-kardeş kavgalıymış.Sonrasında ise R. yi Proje Müdürü ve İşveren Vekili yapmış.Ortağı değil her ne kadar ben patronum şirketin ortağıyım dese de herkes biliyordu gerçeği..


Çalıştıkça kişiliğini anladık.Formenim M.abi ile abi kardeş gibiyidik.Şirketin malını çalıyordu,abisini dolandırıyordu,harcamaları abartarak bizim şantiyenin fittings dediğimiz bağlantı aparatlarını şu an öz oğlunun kurduğu bakım şirketine göndererek.


Her an yalan,her şey sahtekarlık,iki yüzlülük.Anladım.R...işi bitene kadar iyi gibi davranıyordu herkese.Bu kadar sahtekar profesyonel sahtekar  gülümseme ilk kez şahit oluyordum.Arkadan konuşmalar,yalancılık...


Neyse şantiye bitmeye yakında,istifa kararı verdim neden mi ? Hastane açılmadan önce bakanlık kabul heyeti gelince o rapora (geçici kabule ) 5 yıl boyunca M. firması sorumludur diye bir imza atılması isteniyordu.Biz,medikal gaz tesisatını yapan taşeronduk.Her taşerondan bu imza isteniyordu.Amaç mı ? tabiki Tekirdağ Şehir Hastanesi şantiyesi sahibi (25 yıl boyunca) A.holdingi korumak.


Eh biz hastaya oksjen veriyoruz,öldürürüz de yaşatırız da Hastanenin en mühim sistemi biziz.İşte bana imza atacaksın dedi,atmam dedim.Şantiye şefleri atmak zorunda dedi ben de siz işveren vekilisiniz hakedişe siz imza atıyorsunuz neden be atayım dedim....Böyle böyle gitti.En sonunda dedi ki SİLAH ZORUYLA DA OLSA SANA İMZA ATTIRIRIM DEDİ.Beni ÖLÜMLE tehdit etti.Ben de atmam değil.Korkmadığı anlayınca imzanı taklit ederim dedi.Yapın dedim.Sonra da şaka yaptım dedi.Şaka yapar gibi değildi.



Düşünebiliyor musunuz ? Ölümle tehdit edildim...kendisi imza atmak istemiyordu çünkü 5 yıl boyunca imza atan kişi mesuldu.Hem de benimle çalışmak istemiyorlardı,heyet gelsin,geçici kabul dosyası hazırlansın sen imza at sonra istifa et...Siz zahmet etmeyin ben istifa ederim dedim.Ettim de tabi ki imza falan atmadım.



İşte böyle,Allah dualarımı kabul etmişti,şimdi mezarda sessiz sessiz yatıyordu.R... nin mezarına gittim,ona her şeyi anlattım.Kendisini ölümsüz sanıyordu.O kadar ah almak...Bilmiyorum şimdi ne yapıyordu.Ölümüne zerre kadar üzülmedim.


Eh R. Abi gördün mü Mutlu musun şimdi ?

Ses yok.


Keyiflerin nasıl orada ?  

Seda yok.


Korkuyor musun ?

Gaipten sesler.


Orası nasıl ?


Derken ortalığı is kapladı,her yer karanlığa büründü.Bir anda buğuldanma sesini çıkartan rüzgarlar,her tarafı kaplayan ağır bir sis...Anladım evet gittiği yeri mutlu olmuştum.Çünkü iyi düşünemiyordum.Tekirdağ’da her günüm eziyetliydi,mobbing uygulamıştı bana.Bir insanın kötülüğü düşünülür mü ? Hak eden kişiye neden öyle düşünmeyeyim.


Onun mezarlığından uzaklaştıkça ortalık aydınlanıyor,güneş açıyor,çicekler fışkırıyordu..Anladım her şeyi.Bu sefer gerçekten ikna oldum,İsteğim gerçek olmuştu.


Dipnot:R.ölümü hariç her şey gerçektir.R... ise hala yaşıyor maalesef.Onu görmek istediğim şeyi ise yazdım sizlere.


ilk

 

İLK

 

Evet sevgili okurlarım ilk kez köşe yazısı yazmanın heyecanını yaşıyorum.Acemliğiminden af buyurun diyerek başlıyorum söze.

 

24 saat bize yetmiyor der ya bizim halk ? Hadi basit bir hesap yapalım.8 Saat uyuduğumuzu farz etsek 10 saati işte geçirdiğimizi düşünsek(işe geliş ve gidişler dahil) geriye kalır bize 6 saat.Yemek mi yersin,yemek mi yaparsın ? Yoksa ortalık mı toparlarsın....Hele bir de evli,çalışan ve çocuklu bir bayansan...

 

Büyüklerimiz nedense  hep çalışmak olgusunu ölmüştür,tembelliği küçümsemiş.Buna anlam vermek mümkün değil,belki de  çiftiydi geneli de ürün hasadı için her daim çalışmak mecburiydi.

 

Bir insan ömrü zaten kısa ? Sürekli çalışırsak kendimize hiç zaman kalmaz ki.Sosyal hobilerimize,zevk aldığımız şeylere...

 

Aylak adam dinç adamdır,fikir üreticisidir.Çalışan kişi ise  sisteme adapte olmak zorunda kalan bir köle.Onun hiç vakti yoktur ki fikir üretebilsin.

 

Çalışma saatleri azaltılmalı,modern ve gelişmiş ülkelerdeki gibi,Emeklilik yaşı düşürülmeli...en azından bu basit ama etkili çözümler yapılabilir.

 

Ne diyoruz peki?

 

Yaşasın aylaklık !

Ekonomi ve Nüfus

 

EKONOMİ ve NÜFUS

Ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri hesaplanırken GSMH ve GSYİH gibi kavramlardan söz edilir.Aslında kavramlar çok da önemli değil.Kısaca kişi başına düşen gelirimizin artması için ya ülke zenginleşmeli ya da nüfus azalmalıdır.

 

Ülkemiz hemen zengin olamayacağına göre tek çare nüfusun azalmasını dilemek.Yanlış duymadınız.İsterseniz ekonomist olan beni şikayet edin.Depremler ve salgınlar aslında ekonomi üzerinde zararlı bir etki bırakır gibi gözükse de nüfusu azalttığı için dolaylı faydaları da vardır.

 

Çin aşırı nüfus yüzünden tek çocuk şartı getirdi.Bir aile eğer iki çocuk yapıyorsa devlet birisine el koyup onu gizliyordu.

 

Nüfus azalırsa:

-Kişi başına düşen milli gelir artar.

-Zengin ile fakir arasındaki uçurum azalır.Çünkü  işverenler,işçiye daha fazla ücret ödemek zorunda kalır.

-İşsizlik azalır.

-Enflasyon düşer.

-Ülke parasının değeri artar.

-Ülkenin yerel kaynakları fazlalık olduğu için ihracat artar,cari açık düşer.

-Eğitim kalitesi artar,gereksiz bölümler kapanır.

-Nitelkli iş gücü artar.

-Kirlilik azalır.

-Trafik kazaları azalır.

-Suç oranı düşer.

-Yaşam kalitesi artar,insan ömrü uzar....

 

Nüfus azalırsa,saymakla bitmez faydaları vardır !

Çocukluğumun Pempe Düşleri

 

ÇOCUKLUĞUMUN PEMPE DÜŞLERİ

 

Siz,hiç muhabbet kuşunuz öldüğü zaman ağladınız mı ? İsmi Yeşim.Benim dert ortağımdı.Kaç yaşımdaydım tam olarak anımsamıyorum,sanırım on civarıydı.Yalnızlık,bulantı ve yaşama karşı tiksinti.İnsanlardan nefret ediyordum,beni anlamıyorlardı.Belki de yetersizdim kendimi ifade etmekte.İçime kapanıktım,annemle bile aram bozuktu.Hiç kimse yok iken kendi özel odamda Yeşim ile muhabbetimiz...Bana bakardı,anlar gibi.Göz bebekleri büyürdü,burnu soluyarak.Ağladım,ağladım o öldüğünde.

 

Uğurlu yeşil minik ördeğim ve denetim.6.sınıfıta idim.Çikolata kaplı oyuncak çıkaran yumurtaları hatırladınız mı ? Sırf oyuncak için alırdık biz çocuklar.Hiç unutmam o anı.Sınıf başkanı bağırdı,denetim var diye.Okula ne getirdiyseniz o kovanın içine atın dedi.Herkes telaşla bir şeyler attı kovanın içine.Kimi falçata,kimi bali yapıştırıcı...Kovayı da sakladık.Denetim ise olmadı.Her çocuk o günkü dersler bittiğinde kendine ait özel eşyalarını aldı.Sınıftaki bir kızda benim minik ördeğimi aldı ve alay etti.Bu kimin ne yapacak diye.Seslenemezdim,utançtan kıpkırmızı olmuştum.Kız,kovaya geri bıraktı uğurlu oyuncağımı.Ders bittiğinde herkes evine dönerken minik ördeğimi aldım ve sınıfa bir daha getirmedim.Şimdi nerede mi ? Bilmiyorum.O gün o kızın iğneleyici sözleri minik ördeğimle olan duygusal bağımı koparmıştı.

 

Sucu hayatımı kurtardı desem inanır mısınız ? İlk aşkım Nermin...İkinci aşkım Aslı...Nermin ile beraber giderdik okula bazen Aslı da bize eşlik ederdi.Nermin,okul yolundaki o köpeğe hep taş  atardı.Bir gün yalnız başıma okula gider iken,o köpek beni kovaladı.Mahallenin sucusu denk geldi,köpeği kovdu,belki de hayatımı kurtarmıştı.Neyse nereden nereye...Aslında size uğurlu sayım olan 6’dan bahsetmek istiyordum,okulu anımsayınca araya köpek girdi.Bilemediğim sorularda hep 6’yı işaretlerdim.Sadece test mi ? Yılbaşında tombala oynarken 6  olan tüm kuponları alırdım,hiç kaybettirmedi bana.Rahmetli dedem otoriterdi.yılbaşında bütün aileyi toplardı.Halamlarda gelirdi ve hep birlikte tombala oynardık ailecek.

 

Odada tek başına.Bilinç akışı tekniği ile karman çorman bir şeyler yazıyordu,tekniğe uyarcasına.PROUST gibi olmak istiyordu.’KAYIP ZAMANIN İZİNDE ‘ gibi çocukluğa dönmek...Düşlere dalmak,anıları kaleme dökmek...PROUST yazarken evdeki tüm camları kapatıp siyah bantla kapatırmış.Eve ise hiç kimseyi almazmış.Yapamazdı.PROUST gibi zengin bir aristokrat değildi.Çalışmak,para kazanmak zorundaydı.Sadece boş zamanlarında yazabilirdi.Bilinç akışı tekniği favorisiydi,tekniğe dayanarak aklına eseni yazıyordu,düzensiz,sırasız...Yazarken hep düşlerine dalıyordu kimi zaman hüzünlü kimi an gülümsetici.Kalıcı bir eser bırakmak ve eserinin nitelikli olması en büyük sevdasıydı.Kalemi susmuyor,devam ediyor.Yazıyor,yazıyor.İleride ne mi olacak ? Bekleyip göreceğiz.

Çelişkiler Meydanı

 

ÇELİŞKİLER MEYDANI

 

Büyüklerimiz der çalış.

Kalbimiz der yaşasın aylaklık

Garip bir hülyadır yaşamak

Çelişkiler yumağı

 

Kimi saf gibidir kendini ortalığa saçar

Kimi uyanıktır maske takar

 

Adak ağacı dikenler mi dersin

Tarikat,cemaatten medet umanlar mı

 

Boş zamanı sorunsalı ile  baş etmek

Tembellik hakkı

Uzay zamanda bükülmek gerek

 

Hicivli şiir nasıl yazılır

Kült mü

Sürrealist film nedir

Avanagard peşinde koşmak.

 

Hiçlikte çırpınanlar

Varlığı arayanlar

Sonuçta hepsi bir.

Başka Bir Evrende

 

BAŞKA BİR EVRENDE

Gerçek dünyada neden hep mutsuz son olur ? Aslı’yı kaybedeli sanki seneler geçmiş gibiydi.O an ki kalp çarpıntım hala aklımda.En son anımsadığım şey bana korkuyla bakan mavi gözleri idi.Hatalı sollama yapan karşıdan gelen yeşil araç...Mavi gözler ve yeşil otomobil hala rüyalarımda.Nişan için neler yaşamıştık,dinin egemen olduğu bir toplumda.Benim için inançlar önemsizdi,ama aileler...Alevi ve Sünni birlikteliği desem bir şey ifade eder mi ? Babam Kazım ile Aslı’nın babası Kasım.Arada sadece ‘s’ ve ‘z’ harfleri var.Aileler bizi ayırmak için her şeyi yaptı.Onları dinlemeyip nişanlandık,kısa bir hafta sonu tatili yapalım der iken bizim bağımızı koparan yeşil araba...

 

Ahmet,Aslı’ya o kadar aşıktı ki...Onu anlata anlata bitiremiyordu.Benden ölümsüz aşklarını resmetmemi istedi.Ahmet’in psiklojisi iyice bozulmuştu.İntihar etmek istiyordu o yaptığım resme kadar.Odasına astı çizdiğim şeyi.Ben de olabildiğince pastel tonlarda kırmızı renginin egemen olduğu bir resim yaptım. o anı hatırlatmak istercesine. Neden mi yol ?  Ahmet özellikle benden yol çizmemi istedi.Acıları suskunluğa büründü,adeta yaşam verdi ona resmim.

 

Ahmet ise bana kendi şiirini hediye etti,resme karşılık.

Şiiri dinleyelim:

 

SEVGİLİMİN RENGİ KUMRAL

Mavi gözlerine bakar iken

Kabusla gelen yeşil

Hayatımın anlamını kaybettim o gün

Sıradan bir tablo

Yaşamıma güneş getirdi

Sevdamız yaşıyor

Ölümsüz resmimizde.

Yaşamın İzi

 YAŞAMIN İZİ


Doğar ,büyür ve ölür

Klişe başlangıç ifadeler

Eserlerde


Bir ömür geçer

Tatlı ve acı


Kimi hayatın anlamını arar

Kimi ise çözdü sanır bilmeceyi

Andan zamana giden çizgide



Anlamsızlığın anlamı

Tözün özü

Döngüsel değirmenler


Aşkla geçen ömürler

Sevgisiz kalmış ruhlar


Hayat bir garip sevda

Hamurla yoğrulmuş

Gözyaşı ile ıslanmış


Keskin çizgiler

Çıkmaz sokaklar

Sürprizli düşler


Antitezden senteze giden

Sivri bir dönemeç

Korku ile titreten

Gülümseme ile umutlandıran

Çözülemeyen

Ne ispatlanabilen

Ne çürütülebilen

Bilinmezliğe doğru yol alan

Rüya kadar kısa

Yaşamak