16 Ocak 2021 Cumartesi
Kısa Saçlar ve Solgun Yüzler
9 Ocak 2021 Cumartesi
Başı Bozuk Düzen
Gizli Zarf
Tatsız Bir Dünya
Tatsiz Bir Dünya
Sahte Dünya
Sahte Dünya
Neden birinin ölümünü istersiniz ki ?
Öğle arası iş yerinden yazıyorum,vakit darlığında yazmak nasıl bir şey bilmiyorum.Deneyeceğim.
Kimi mi öldüreyim ? Birkaç kişi aklımda,şaka bir yana alternatif olması hoş bir şey.
Her şey o telefonla başladı...SİEMENS şantiyesinde iş güvenliği uzmanı olarak çalışırken...R.kişisinden bir iş teklifi geldi.SİEMENS dediysem bakmayın,taşerondaydım.Ana firmaya girmek ne kadar zor bilir misiniz eğer torpiliniz yoksa.
Ankara-Sivas arasında Yozgat'ın Yerköy ilçesinde çalışıyorum.Öveceğim pek bir şey yok,söveceğim ama....belki aranızda Yozgatlı vardır.
Patronla kavga etmiştim,çalıştığım yer kötüydü,bazı evraklarda sahtekarlık yapmam isteniyordu,EK 2 Sağlık Belgesini doktormuş gibi doldurmak...Öyle bir şey yapmadım,yapmamda zaten.
Neyse ayrıntı,ayrıntı...Kurtulmak istediğim yerden R.adlı kişiden telefon geldi.Eskişehir Şehir Hastanesi şantiyesinde iş güvenliği girişi yapmak şartıyla şantiye şefliği vaadinde bulundu bu kişi,medikal gaz sektöründe.Hemen kabul ettim tabi.İş güvenliği işe giriş koduyla bana bütün işleri yaptırdı...İş güvenliği uzmanlığı,insan kaynakları(işe girişler,çalışanların dökümanları...) ve mühendislik hatta formenlik bile.Öyle işte her işte çalışkan becerikli bir safdil....İnsanın her işte yeteneği varsa bütün işler üzerine yıkılır ister istemez.Aaa depoculuk bile yaptım,depocumuz izinliyken.Buna niye mi katlandım dersiniz ? Eskişehirdeydim,maaşım iyiydi ve yükselme arzusu ve iş öğrenme isteği...
Derken şirketten tatlı bir şekilde ayrıldım ve bu kişi İzmir Şehir Hastanesi şantiyesine de saha mühendisi olarak çağırdı.Gitmedim,Tanap projesinde çalışıyordum üstelik Eskişehirdeydim.
Tanap projesi bitti,işsizlik maaşı alırken İzmir'e tekrar çağırdılar bu sefer ise İş güvenliği Uzmanı olarak.Kabul ettim,tabi orada R. abi yoktu,kalp hastasıydı her an ölebilirdi,şantiyeye almamışlar .
Sonrasında ise Tekirdağ Şehir Hastenesi için Şantiye şefliği teklifinde bulundu.Kabul ettim,hayatımın dönüm noktasıydı tabi.
R. kişi şirketin sahibi değil.Patronun öz kardeşi.Bunlar ayrı ayrı şirket kurmuş,abi-kardeş kavgalıymış.Sonrasında ise R. yi Proje Müdürü ve İşveren Vekili yapmış.Ortağı değil her ne kadar ben patronum şirketin ortağıyım dese de herkes biliyordu gerçeği..
Çalıştıkça kişiliğini anladık.Formenim M.abi ile abi kardeş gibiyidik.Şirketin malını çalıyordu,abisini dolandırıyordu,harcamaları abartarak bizim şantiyenin fittings dediğimiz bağlantı aparatlarını şu an öz oğlunun kurduğu bakım şirketine göndererek.
Her an yalan,her şey sahtekarlık,iki yüzlülük.Anladım.R...işi bitene kadar iyi gibi davranıyordu herkese.Bu kadar sahtekar profesyonel sahtekar gülümseme ilk kez şahit oluyordum.Arkadan konuşmalar,yalancılık...
Neyse şantiye bitmeye yakında,istifa kararı verdim neden mi ? Hastane açılmadan önce bakanlık kabul heyeti gelince o rapora (geçici kabule ) 5 yıl boyunca M. firması sorumludur diye bir imza atılması isteniyordu.Biz,medikal gaz tesisatını yapan taşeronduk.Her taşerondan bu imza isteniyordu.Amaç mı ? tabiki Tekirdağ Şehir Hastanesi şantiyesi sahibi (25 yıl boyunca) A.holdingi korumak.
Eh biz hastaya oksjen veriyoruz,öldürürüz de yaşatırız da Hastanenin en mühim sistemi biziz.İşte bana imza atacaksın dedi,atmam dedim.Şantiye şefleri atmak zorunda dedi ben de siz işveren vekilisiniz hakedişe siz imza atıyorsunuz neden be atayım dedim....Böyle böyle gitti.En sonunda dedi ki SİLAH ZORUYLA DA OLSA SANA İMZA ATTIRIRIM DEDİ.Beni ÖLÜMLE tehdit etti.Ben de atmam değil.Korkmadığı anlayınca imzanı taklit ederim dedi.Yapın dedim.Sonra da şaka yaptım dedi.Şaka yapar gibi değildi.
Düşünebiliyor musunuz ? Ölümle tehdit edildim...kendisi imza atmak istemiyordu çünkü 5 yıl boyunca imza atan kişi mesuldu.Hem de benimle çalışmak istemiyorlardı,heyet gelsin,geçici kabul dosyası hazırlansın sen imza at sonra istifa et...Siz zahmet etmeyin ben istifa ederim dedim.Ettim de tabi ki imza falan atmadım.
İşte böyle,Allah dualarımı kabul etmişti,şimdi mezarda sessiz sessiz yatıyordu.R... nin mezarına gittim,ona her şeyi anlattım.Kendisini ölümsüz sanıyordu.O kadar ah almak...Bilmiyorum şimdi ne yapıyordu.Ölümüne zerre kadar üzülmedim.
Eh R. Abi gördün mü Mutlu musun şimdi ?
Ses yok.
Keyiflerin nasıl orada ?
Seda yok.
Korkuyor musun ?
Gaipten sesler.
Orası nasıl ?
Derken ortalığı is kapladı,her yer karanlığa büründü.Bir anda buğuldanma sesini çıkartan rüzgarlar,her tarafı kaplayan ağır bir sis...Anladım evet gittiği yeri mutlu olmuştum.Çünkü iyi düşünemiyordum.Tekirdağ’da her günüm eziyetliydi,mobbing uygulamıştı bana.Bir insanın kötülüğü düşünülür mü ? Hak eden kişiye neden öyle düşünmeyeyim.
Onun mezarlığından uzaklaştıkça ortalık aydınlanıyor,güneş açıyor,çicekler fışkırıyordu..Anladım her şeyi.Bu sefer gerçekten ikna oldum,İsteğim gerçek olmuştu.
Dipnot:R.ölümü hariç her şey gerçektir.R... ise hala yaşıyor maalesef.Onu görmek istediğim şeyi ise yazdım sizlere.
ilk
İLK
Evet sevgili okurlarım ilk kez köşe yazısı yazmanın
heyecanını yaşıyorum.Acemliğiminden af buyurun diyerek başlıyorum söze.
24 saat bize yetmiyor der ya bizim halk ? Hadi basit bir
hesap yapalım.8 Saat uyuduğumuzu farz etsek 10 saati işte geçirdiğimizi
düşünsek(işe geliş ve gidişler dahil) geriye kalır bize 6 saat.Yemek mi
yersin,yemek mi yaparsın ? Yoksa ortalık mı toparlarsın....Hele bir de
evli,çalışan ve çocuklu bir bayansan...
Büyüklerimiz nedense
hep çalışmak olgusunu ölmüştür,tembelliği küçümsemiş.Buna anlam vermek
mümkün değil,belki de çiftiydi geneli de
ürün hasadı için her daim çalışmak mecburiydi.
Bir insan ömrü zaten kısa ? Sürekli çalışırsak kendimize hiç
zaman kalmaz ki.Sosyal hobilerimize,zevk aldığımız şeylere...
Aylak adam dinç adamdır,fikir üreticisidir.Çalışan kişi
ise sisteme adapte olmak zorunda kalan
bir köle.Onun hiç vakti yoktur ki fikir üretebilsin.
Çalışma saatleri azaltılmalı,modern ve gelişmiş ülkelerdeki
gibi,Emeklilik yaşı düşürülmeli...en azından bu basit ama etkili çözümler
yapılabilir.
Ne diyoruz peki?
Yaşasın aylaklık !
Ekonomi ve Nüfus
EKONOMİ ve NÜFUS
Ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri hesaplanırken GSMH ve
GSYİH gibi kavramlardan söz edilir.Aslında kavramlar çok da önemli değil.Kısaca
kişi başına düşen gelirimizin artması için ya ülke zenginleşmeli ya da nüfus
azalmalıdır.
Ülkemiz hemen zengin olamayacağına göre tek çare nüfusun
azalmasını dilemek.Yanlış duymadınız.İsterseniz ekonomist olan beni şikayet
edin.Depremler ve salgınlar aslında ekonomi üzerinde zararlı bir etki bırakır
gibi gözükse de nüfusu azalttığı için dolaylı faydaları da vardır.
Çin aşırı nüfus yüzünden tek çocuk şartı getirdi.Bir aile
eğer iki çocuk yapıyorsa devlet birisine el koyup onu gizliyordu.
Nüfus azalırsa:
-Kişi başına düşen milli gelir artar.
-Zengin ile fakir arasındaki uçurum azalır.Çünkü işverenler,işçiye daha fazla ücret ödemek
zorunda kalır.
-İşsizlik azalır.
-Enflasyon düşer.
-Ülke parasının değeri artar.
-Ülkenin yerel kaynakları fazlalık olduğu için ihracat
artar,cari açık düşer.
-Eğitim kalitesi artar,gereksiz bölümler kapanır.
-Nitelkli iş gücü artar.
-Kirlilik azalır.
-Trafik kazaları azalır.
-Suç oranı düşer.
-Yaşam kalitesi artar,insan ömrü uzar....
Nüfus azalırsa,saymakla bitmez faydaları vardır !
Çocukluğumun Pempe Düşleri
ÇOCUKLUĞUMUN PEMPE DÜŞLERİ
Siz,hiç muhabbet kuşunuz öldüğü zaman ağladınız mı ? İsmi
Yeşim.Benim dert ortağımdı.Kaç yaşımdaydım tam olarak anımsamıyorum,sanırım on
civarıydı.Yalnızlık,bulantı ve yaşama karşı tiksinti.İnsanlardan nefret
ediyordum,beni anlamıyorlardı.Belki de yetersizdim kendimi ifade etmekte.İçime
kapanıktım,annemle bile aram bozuktu.Hiç kimse yok iken kendi özel odamda Yeşim
ile muhabbetimiz...Bana bakardı,anlar gibi.Göz bebekleri büyürdü,burnu
soluyarak.Ağladım,ağladım o öldüğünde.
Uğurlu yeşil minik ördeğim ve denetim.6.sınıfıta
idim.Çikolata kaplı oyuncak çıkaran yumurtaları hatırladınız mı ? Sırf oyuncak
için alırdık biz çocuklar.Hiç unutmam o anı.Sınıf başkanı bağırdı,denetim var
diye.Okula ne getirdiyseniz o kovanın içine atın dedi.Herkes telaşla bir şeyler
attı kovanın içine.Kimi falçata,kimi bali yapıştırıcı...Kovayı da
sakladık.Denetim ise olmadı.Her çocuk o günkü dersler bittiğinde kendine ait
özel eşyalarını aldı.Sınıftaki bir kızda benim minik ördeğimi aldı ve alay
etti.Bu kimin ne yapacak diye.Seslenemezdim,utançtan kıpkırmızı
olmuştum.Kız,kovaya geri bıraktı uğurlu oyuncağımı.Ders bittiğinde herkes evine
dönerken minik ördeğimi aldım ve sınıfa bir daha getirmedim.Şimdi nerede mi ?
Bilmiyorum.O gün o kızın iğneleyici sözleri minik ördeğimle olan duygusal
bağımı koparmıştı.
Sucu hayatımı kurtardı desem inanır mısınız ? İlk aşkım
Nermin...İkinci aşkım Aslı...Nermin ile beraber giderdik okula bazen Aslı da
bize eşlik ederdi.Nermin,okul yolundaki o köpeğe hep taş atardı.Bir gün yalnız başıma okula gider
iken,o köpek beni kovaladı.Mahallenin sucusu denk geldi,köpeği kovdu,belki de
hayatımı kurtarmıştı.Neyse nereden nereye...Aslında size uğurlu sayım olan
6’dan bahsetmek istiyordum,okulu anımsayınca araya köpek girdi.Bilemediğim sorularda
hep 6’yı işaretlerdim.Sadece test mi ? Yılbaşında tombala oynarken 6 olan tüm kuponları alırdım,hiç kaybettirmedi
bana.Rahmetli dedem otoriterdi.yılbaşında bütün aileyi toplardı.Halamlarda
gelirdi ve hep birlikte tombala oynardık ailecek.
Odada tek başına.Bilinç akışı tekniği ile karman çorman bir
şeyler yazıyordu,tekniğe uyarcasına.PROUST gibi olmak istiyordu.’KAYIP ZAMANIN
İZİNDE ‘ gibi çocukluğa dönmek...Düşlere dalmak,anıları kaleme dökmek...PROUST
yazarken evdeki tüm camları kapatıp siyah bantla kapatırmış.Eve ise hiç kimseyi
almazmış.Yapamazdı.PROUST gibi zengin bir aristokrat değildi.Çalışmak,para
kazanmak zorundaydı.Sadece boş zamanlarında yazabilirdi.Bilinç akışı tekniği
favorisiydi,tekniğe dayanarak aklına eseni yazıyordu,düzensiz,sırasız...Yazarken
hep düşlerine dalıyordu kimi zaman hüzünlü kimi an gülümsetici.Kalıcı bir eser
bırakmak ve eserinin nitelikli olması en büyük sevdasıydı.Kalemi susmuyor,devam
ediyor.Yazıyor,yazıyor.İleride ne mi olacak ? Bekleyip göreceğiz.
Çelişkiler Meydanı
ÇELİŞKİLER MEYDANI
Büyüklerimiz der çalış.
Kalbimiz der yaşasın aylaklık
Garip bir hülyadır yaşamak
Çelişkiler yumağı
Kimi saf gibidir kendini ortalığa saçar
Kimi uyanıktır maske takar
Adak ağacı dikenler mi dersin
Tarikat,cemaatten medet umanlar mı
Boş zamanı sorunsalı ile
baş etmek
Tembellik hakkı
Uzay zamanda bükülmek gerek
Hicivli şiir nasıl yazılır
Kült mü
Sürrealist film nedir
Avanagard peşinde koşmak.
Hiçlikte çırpınanlar
Varlığı arayanlar
Sonuçta hepsi bir.
Başka Bir Evrende
BAŞKA BİR EVRENDE
Gerçek dünyada neden hep mutsuz son olur ? Aslı’yı kaybedeli
sanki seneler geçmiş gibiydi.O an ki kalp çarpıntım hala aklımda.En son
anımsadığım şey bana korkuyla bakan mavi gözleri idi.Hatalı sollama yapan
karşıdan gelen yeşil araç...Mavi gözler ve yeşil otomobil hala
rüyalarımda.Nişan için neler yaşamıştık,dinin egemen olduğu bir toplumda.Benim
için inançlar önemsizdi,ama aileler...Alevi ve Sünni birlikteliği desem bir şey
ifade eder mi ? Babam Kazım ile Aslı’nın babası Kasım.Arada sadece ‘s’ ve ‘z’
harfleri var.Aileler bizi ayırmak için her şeyi yaptı.Onları dinlemeyip
nişanlandık,kısa bir hafta sonu tatili yapalım der iken bizim bağımızı koparan
yeşil araba...
Ahmet,Aslı’ya o kadar aşıktı ki...Onu anlata anlata
bitiremiyordu.Benden ölümsüz aşklarını resmetmemi istedi.Ahmet’in psiklojisi
iyice bozulmuştu.İntihar etmek istiyordu o yaptığım resme kadar.Odasına astı
çizdiğim şeyi.Ben de olabildiğince pastel tonlarda kırmızı renginin egemen
olduğu bir resim yaptım. o anı hatırlatmak istercesine. Neden mi yol ? Ahmet özellikle benden yol çizmemi
istedi.Acıları suskunluğa büründü,adeta yaşam verdi ona resmim.
Ahmet ise bana kendi şiirini hediye etti,resme karşılık.
Şiiri dinleyelim:
SEVGİLİMİN RENGİ KUMRAL
Mavi gözlerine bakar iken
Kabusla gelen yeşil
Hayatımın anlamını kaybettim o gün
Sıradan bir tablo
Yaşamıma güneş getirdi
Sevdamız yaşıyor
Ölümsüz resmimizde.
Yaşamın İzi
YAŞAMIN İZİ
Doğar ,büyür ve ölür
Klişe başlangıç ifadeler
Eserlerde
Bir ömür geçer
Tatlı ve acı
Kimi hayatın anlamını arar
Kimi ise çözdü sanır bilmeceyi
Andan zamana giden çizgide
Anlamsızlığın anlamı
Tözün özü
Döngüsel değirmenler
Aşkla geçen ömürler
Sevgisiz kalmış ruhlar
Hayat bir garip sevda
Hamurla yoğrulmuş
Gözyaşı ile ıslanmış
Keskin çizgiler
Çıkmaz sokaklar
Sürprizli düşler
Antitezden senteze giden
Sivri bir dönemeç
Korku ile titreten
Gülümseme ile umutlandıran
Çözülemeyen
Ne ispatlanabilen
Ne çürütülebilen
Bilinmezliğe doğru yol alan
Rüya kadar kısa
Yaşamak