16 Ocak 2021 Cumartesi

Kısa Saçlar ve Solgun Yüzler

KISA SAÇLAR ve SOLGUN YÜZLER


 Kalabalık bir otogar,etrafta ana babalar ve onların çocukları...Etrafta davullar,kutlamalar...Garip bir keşmekeş.Siz hiç asker uğurlamaya gittiniz mi ? Ben asla gitmem ,ama askere gitmek zorundaydım.Hatay'a gidecek akşam otobüsü sabaha karşı orada olacaktı.Otogar,sanki bir futbol maçı gibi tıklım tıklım. Tezahürata gelmiş yüzler.Korkuyordum evet her askere giden gibi.Annemle babam da sürekli yüzüme bakıyordu,kaybetmekten korkan süzüş ile.Bu hengamede ise sinirime dokunan davullar...Neyi kutluyorsunuz kardeşim? Kutlama bana göre askerden dönünce yapılır .Savaşları zenginler çıkarır ,fakirler ölür.Emperyal sistemde asker demek piyon misali ilk öne sürülecek kukla.Neyse...Konuyu dağıtmadan...Ailemle vedalaştım,otobüse bindim.Kısa saçlar,korkulu bakışlar...Solgun dudaklar,ürkütücü ifadeler...Kara,deniz ve jandarma...Herkeste gideceği birliğin telaşı....Yanımdaki asker İskenderun da inecekti.Denizci piyade çıkmış.Onunla kafamızı dağıtmak için sohbet ettik bir süre.Hiç kimsenin umurunda değildik,sevenlerimiz dışında. Öldük mü öldüreceğiz mi ? Masadaki piyonduk sadece. 

 PİYONLAR ÖNDE


 Sessiz çığlıklar altında
 Birbirine bakan hüzünlü gözler 
 Konuşmak için çaba sarf eden Körpe zihinler
 Kalbi endişe ile taşmış
 Korku ile bekleyen yürekler
 Militarist deyişler
 Piyonları öne süren 
Savaş çığırtkanları 
 Sermaye ile dans eden
 Fidanları ölüme gönderen
 Canavar ruhlu aristokratlar
 Ölümle yüzleşenler 
 Para ile sevişenler
Garibanlar ordusu
 Az sayıda burjuvalar

9 Ocak 2021 Cumartesi

Başı Bozuk Düzen

BAŞI BOZUK DÜZEN 

 Geçenlerde yolda giden iki adamın sohbetine şahit oldum.Gözlüklü,siyah saçlı olan kendi oğlundan bahsediyordu.Oğlunun sözeli seçmesine şiddetle karşı çıkarak ,ses tonunu yüklselterek ''Sözeli seçse ne olacak ? iş mi bulacak ? '' diyordu yanındaki kişiye.Her şey hakkında fikir sahibi olan çocuklarının fikirlerini ise asla önemsemeyen ebeveynler... 


 İş yaşamında değeriniz yükseklğiniz ile artar.Size isminizle hitap ederler,basamaklar yükseldikçe Bey efendi,Hanım efendi olursunuz.İşte bu maksatla sizlere bir anımı da paylaşayım.Üretim müdürü tanıdğım idi,onun yanında stajerdim.Vardiya amiri ise genç bir çocuğa mobbing uyguluyordu ,onun yanına gittim ve biraz onla muhabbet ettim.O da benim gibi mühendis imiş,ailesinin durumu kötü olduğu için düz işçi olarak çalışmak zorunda kalmış.Bunu duyan vardiya amiri hemen yumuşadı onun mühendis olduğunu öğrenince.Çünkü bir gün onun üstü olabilirdi.Aklıma hemen Mevlana'nın sözü geldi: ''Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok Nice elbiseler gördüm içinde insan yok! '' şiiri aklıma geldi. 
,

 Son anım ise şantiyeden.Taşeronda mühendis olarak çalışıyordum.İş güvenliği uzmanımız G..hanım bir şey anlattı.Bir gün,Ana yüklenici bünyesinde çalışan S..hanım bizim uzmanımızı özür dilemeden onu şidddetle iterek yanından geçmiş.Onun amiri olsa böyle bir saygısızca hareket yapabilir miyidi ? Kesinlikle hayır.Taşeron köle demekti ona göre ama bilmiyordu ki: ''Bir çiçeği öldürebilirisniz ,ama baharı asla öldüremezsiniz.'' Che

Gizli Zarf

GİZLİ ZARF Şimdi bu yazdıklarımı zarfa koyacağım ve 5 sene sonra kendi adresime gönderilmek üzere Ptt'ye vereceğim.Ptt'de böyle bir uygulama var mı bilmiyorum.Eğer yoksa bile 5 sene sonra açılmak şartı ile saklayacağım. Neyse mektup kısa olur,Başlayalım: Yine kamera açıları için Nuri Bilge Ceylan ile mi tartıştın ? Seni senaristi yaptığı yetmedi bir de danışmanı yapmıştı,başarı seni kudurttu galiba.Her ne kadar NBC sevse bile her filmde flu Tarkovski tarzı görüntü verilmez ki kardeşim. Kitaplar yazdın,üstelik çok sevdiğin NBC ile çalışıyorsun.Özlemle beklediğin adeta gömlek ütülercesine titizlikle üstünden geçtiğin şey yetmedi mi sana dostum ? Özgür fikirler,avangard denemeler...onlara bir şey demiyorum.Ama ne olur geçmişteki mütavizliğini kaybetme ve kibirli olma sakın.Empati kur,hümanist ol,her zaman ki gibi. Eğer hayallerin bir gün gerçek olursa en çok korktuğun şeyi yazdım;karakterin değişip kibre bürünmesi. Bilmem anlatabildim mi sizlere dostlarım ?

Tatsız Bir Dünya

 Tatsiz Bir Dünya 


Yazmadim...Yeni bir ise başladigim icin erken yatmak zorundayim,modern kölelik kapitalizmin kader mahkumsunuz iste.... 

Bugun bizim yazarlık grubunun kendi arasında yine bir gerginliği oldu,bu ödevi ise istemeye istemeye yazıyorum.Panin Labirent filmindeki gibi bu dünyadan kaçış noktam olan ( hayatin bütün agir yükünü sildiğim, sorunlarımdan kaçtığım, kisa bir an da olsa kendimi oldukça özgür ve rahat hissettiğim) bu ortamda yok olacak,dünyadaki her iyi şeyin yok olduğu gibi! 

Bilmiyorum ne anlatabilir ki sana ? Her zaman ki siradanliginiz mi ? Çalışmak zorunda oluşumuz mu ? Pandemiyi mi ? Bu Kötücül dünyadan ne beklenebilir ki ? Pandora'nin kutusundan çıkmayan tek şey umudu mu ?

Annem ile babamizi soruyorsun ? Onlar iyiler çok şükür.Bilmiyorum orada bizi duyuyor musun? Babamızın seninle nasil  dertlestigini fark ettin mi ? 


Pişmanlıklar mi ? Aslında bircok pişmanlığım var ilk aklıma gelen şey ise keşke kardeşim seninle daha çok filme gitseydim...Harry Potter filmlerini pek sevmiyordum ne yapayım? Keşke....aslında bu sözcüğü kullanmak hem anlamsiz ama...dayanamayıp kullanıyoruz günlük dilimizde. Daha fazla zaman geçirmek iyi olurdu seninle .b

Biraz da farkli şeylerden bahsedeyim sana.Sadece sen maske takınca diğerleri takmayınca kızıyordun ya...o,gercek oldu.Herkes maske takmak zorunda simdi..."Allah bana,bir el atsa da kurtarsa " diyordun ya...baska dualarin kabul olmuş,herkes maske takıyor. "Ben gittikten sonra herkes rahat eder " diyordun ya ...Yanlış anlama maddi sorunlarimiz çözüldü,parasal gücümüz arttı.

Iste böyle bir düttürü dünya iste.Yasamin tabi ki guzel yanlari var,ozellikle hayvanlar...Bir kediyle dertleşmek,bir kopek ile sokakta gezinmek,bir papağana seslenmek....Memati mi ?  " Ne kadar yasar baba " diye sorduğun emektar kaplumbagamiz hala yaşıyor.Senin ömrünü o aldi belki de....

Hayatin guzel yanları demişken...Bir ormanın sesini dinlemek,deniz kıyısında dalgara bakıp huzura ermek...Bilmiyorum denizi seyretmek....Insanin aklına pek bir şey gelmiyor( düşünce anlamında),sadece garip bir mutluluk duyuyor insan.Ozellikle Tekirdağ'da çalışırken...Santiyenin anlamsizligindan,insanlardan...kaçış noktamdi deniz kenarında oturup denizi izlemek...


Neden hem seni yazıyorum hem de kendini deşifre ediyorum? Bilmiyorum iste.Icimden geldi.Gecenlerde izlediğim "After  Life " dizisi aklima geldi.Olen esi ile konuşan intihar etmek isteyen sistem karşıtı yalniz bir adam....Ozellikle Amerikan toplumunun mankurt olması,ahmakça yaşaması...falan filan eleştirilir.

Intihar mi ? Oyle bir düşünmedim diyemem her insan gibi belirli dönemlerde benim de oldu.Simdi oyle bir sey düşünmüyorum.

Kendi yaşamımımda ise tek gayem:dunyanin en iyi kitaplarını okumak,dunyanin en iyi filmlerini izlemek ! Benimkisi basit hevesler iste.Bunlar insanı asosyal yapıyor, Korlesme kitabındaki Kien in durumuna düşmeyelim sakin ...

Bu yazılarımı telefondan yazıyorum şimdi.Aslinda şimdiki zaman diye bir şey yok,gecmis ve gelecek var.Ya da her sey yaşandı,yaşanıyor,yaşanacak....Bizim hayatimiz bir film şeridi gibi.Kumandayi elinde tutan bir basıyor doğumumuz bir basıyor olum...Oyle iste sizin nasıl? Siz ne yapıyorsunuz? 

İlk defa kendim hakkında birebir bir şeyler yazıyorum.Gercekten cok tuhaf.Hasan vardi ya su an Amerika'daki...Liseden arkadaşım.Turkiye'de Ford Otosan'da makina mühendisliğini bırakan....Iste o diyordu ki ( yaşamındaki tanıdığım en zeki kisi ,parantez parantez,evlendi bu arada Amerika'daki esi ile beraber  ,çocuk yapmayı sacma buluyorlar) " Ben yazmam,çünkü her yazan kişi kendi hayatından bir şeyler verir,kendini deşifre eder " iste nedense ben bunu yapıyorum içimdeki ses böyle diyor çünkü.

Çocuk meselesine gelirsek .Gasper Noe'nin   " i stand alone " filminde " 60 saniyelik zevk için 60 yıllık omur heba edilir mi? " diyordu .Boyle iste ne güzel soz,dünyaya çocuk getirmek günah gibi ...çünkü bataklık, çöplük...umut yok dünyamızda.

Oyle iste yazdıkça yazarım.çenem açılır.İnsallah daha güzel bir dünyada görüşürüz.Ben inanıyorum ve inançlarımin heba olmasını istemem.Yakin bir gelecekte guzel bir boyutta görüşmek 

Sahte Dünya

 Sahte Dünya


Neden birinin ölümünü istersiniz ki ?


Öğle arası iş yerinden yazıyorum,vakit darlığında yazmak nasıl bir şey bilmiyorum.Deneyeceğim.


Kimi mi öldüreyim ? Birkaç kişi aklımda,şaka bir yana alternatif olması hoş bir şey.


Her şey o telefonla başladı...SİEMENS şantiyesinde iş güvenliği uzmanı olarak çalışırken...R.kişisinden bir iş teklifi geldi.SİEMENS dediysem bakmayın,taşerondaydım.Ana firmaya girmek ne kadar zor bilir misiniz eğer torpiliniz yoksa.


Ankara-Sivas arasında Yozgat'ın Yerköy ilçesinde çalışıyorum.Öveceğim pek bir şey yok,söveceğim ama....belki aranızda Yozgatlı vardır.


Patronla kavga etmiştim,çalıştığım yer kötüydü,bazı evraklarda sahtekarlık yapmam isteniyordu,EK 2 Sağlık Belgesini doktormuş gibi doldurmak...Öyle bir şey yapmadım,yapmamda zaten.


Neyse ayrıntı,ayrıntı...Kurtulmak istediğim yerden R.adlı kişiden telefon geldi.Eskişehir Şehir Hastanesi şantiyesinde iş güvenliği girişi yapmak şartıyla şantiye şefliği vaadinde bulundu bu kişi,medikal gaz sektöründe.Hemen kabul ettim tabi.İş güvenliği işe giriş koduyla bana bütün işleri yaptırdı...İş güvenliği uzmanlığı,insan kaynakları(işe girişler,çalışanların dökümanları...) ve mühendislik hatta formenlik bile.Öyle işte her işte çalışkan becerikli bir safdil....İnsanın her işte yeteneği varsa bütün işler üzerine yıkılır ister istemez.Aaa depoculuk bile yaptım,depocumuz izinliyken.Buna niye mi katlandım dersiniz ? Eskişehirdeydim,maaşım iyiydi ve yükselme arzusu ve iş öğrenme isteği...


Derken şirketten tatlı bir şekilde ayrıldım ve  bu kişi İzmir Şehir Hastanesi şantiyesine de saha mühendisi olarak çağırdı.Gitmedim,Tanap projesinde çalışıyordum üstelik Eskişehirdeydim.


Tanap projesi bitti,işsizlik maaşı alırken İzmir'e tekrar çağırdılar bu sefer ise İş güvenliği Uzmanı olarak.Kabul ettim,tabi orada R. abi yoktu,kalp hastasıydı her an ölebilirdi,şantiyeye almamışlar .


Sonrasında ise Tekirdağ Şehir Hastenesi için Şantiye şefliği teklifinde bulundu.Kabul ettim,hayatımın dönüm noktasıydı tabi.


R. kişi şirketin sahibi değil.Patronun öz kardeşi.Bunlar ayrı ayrı şirket kurmuş,abi-kardeş kavgalıymış.Sonrasında ise R. yi Proje Müdürü ve İşveren Vekili yapmış.Ortağı değil her ne kadar ben patronum şirketin ortağıyım dese de herkes biliyordu gerçeği..


Çalıştıkça kişiliğini anladık.Formenim M.abi ile abi kardeş gibiyidik.Şirketin malını çalıyordu,abisini dolandırıyordu,harcamaları abartarak bizim şantiyenin fittings dediğimiz bağlantı aparatlarını şu an öz oğlunun kurduğu bakım şirketine göndererek.


Her an yalan,her şey sahtekarlık,iki yüzlülük.Anladım.R...işi bitene kadar iyi gibi davranıyordu herkese.Bu kadar sahtekar profesyonel sahtekar  gülümseme ilk kez şahit oluyordum.Arkadan konuşmalar,yalancılık...


Neyse şantiye bitmeye yakında,istifa kararı verdim neden mi ? Hastane açılmadan önce bakanlık kabul heyeti gelince o rapora (geçici kabule ) 5 yıl boyunca M. firması sorumludur diye bir imza atılması isteniyordu.Biz,medikal gaz tesisatını yapan taşeronduk.Her taşerondan bu imza isteniyordu.Amaç mı ? tabiki Tekirdağ Şehir Hastanesi şantiyesi sahibi (25 yıl boyunca) A.holdingi korumak.


Eh biz hastaya oksjen veriyoruz,öldürürüz de yaşatırız da Hastanenin en mühim sistemi biziz.İşte bana imza atacaksın dedi,atmam dedim.Şantiye şefleri atmak zorunda dedi ben de siz işveren vekilisiniz hakedişe siz imza atıyorsunuz neden be atayım dedim....Böyle böyle gitti.En sonunda dedi ki SİLAH ZORUYLA DA OLSA SANA İMZA ATTIRIRIM DEDİ.Beni ÖLÜMLE tehdit etti.Ben de atmam değil.Korkmadığı anlayınca imzanı taklit ederim dedi.Yapın dedim.Sonra da şaka yaptım dedi.Şaka yapar gibi değildi.



Düşünebiliyor musunuz ? Ölümle tehdit edildim...kendisi imza atmak istemiyordu çünkü 5 yıl boyunca imza atan kişi mesuldu.Hem de benimle çalışmak istemiyorlardı,heyet gelsin,geçici kabul dosyası hazırlansın sen imza at sonra istifa et...Siz zahmet etmeyin ben istifa ederim dedim.Ettim de tabi ki imza falan atmadım.



İşte böyle,Allah dualarımı kabul etmişti,şimdi mezarda sessiz sessiz yatıyordu.R... nin mezarına gittim,ona her şeyi anlattım.Kendisini ölümsüz sanıyordu.O kadar ah almak...Bilmiyorum şimdi ne yapıyordu.Ölümüne zerre kadar üzülmedim.


Eh R. Abi gördün mü Mutlu musun şimdi ?

Ses yok.


Keyiflerin nasıl orada ?  

Seda yok.


Korkuyor musun ?

Gaipten sesler.


Orası nasıl ?


Derken ortalığı is kapladı,her yer karanlığa büründü.Bir anda buğuldanma sesini çıkartan rüzgarlar,her tarafı kaplayan ağır bir sis...Anladım evet gittiği yeri mutlu olmuştum.Çünkü iyi düşünemiyordum.Tekirdağ’da her günüm eziyetliydi,mobbing uygulamıştı bana.Bir insanın kötülüğü düşünülür mü ? Hak eden kişiye neden öyle düşünmeyeyim.


Onun mezarlığından uzaklaştıkça ortalık aydınlanıyor,güneş açıyor,çicekler fışkırıyordu..Anladım her şeyi.Bu sefer gerçekten ikna oldum,İsteğim gerçek olmuştu.


Dipnot:R.ölümü hariç her şey gerçektir.R... ise hala yaşıyor maalesef.Onu görmek istediğim şeyi ise yazdım sizlere.


ilk

 

İLK

 

Evet sevgili okurlarım ilk kez köşe yazısı yazmanın heyecanını yaşıyorum.Acemliğiminden af buyurun diyerek başlıyorum söze.

 

24 saat bize yetmiyor der ya bizim halk ? Hadi basit bir hesap yapalım.8 Saat uyuduğumuzu farz etsek 10 saati işte geçirdiğimizi düşünsek(işe geliş ve gidişler dahil) geriye kalır bize 6 saat.Yemek mi yersin,yemek mi yaparsın ? Yoksa ortalık mı toparlarsın....Hele bir de evli,çalışan ve çocuklu bir bayansan...

 

Büyüklerimiz nedense  hep çalışmak olgusunu ölmüştür,tembelliği küçümsemiş.Buna anlam vermek mümkün değil,belki de  çiftiydi geneli de ürün hasadı için her daim çalışmak mecburiydi.

 

Bir insan ömrü zaten kısa ? Sürekli çalışırsak kendimize hiç zaman kalmaz ki.Sosyal hobilerimize,zevk aldığımız şeylere...

 

Aylak adam dinç adamdır,fikir üreticisidir.Çalışan kişi ise  sisteme adapte olmak zorunda kalan bir köle.Onun hiç vakti yoktur ki fikir üretebilsin.

 

Çalışma saatleri azaltılmalı,modern ve gelişmiş ülkelerdeki gibi,Emeklilik yaşı düşürülmeli...en azından bu basit ama etkili çözümler yapılabilir.

 

Ne diyoruz peki?

 

Yaşasın aylaklık !

Ekonomi ve Nüfus

 

EKONOMİ ve NÜFUS

Ülkelerin ekonomik gelişmişlikleri hesaplanırken GSMH ve GSYİH gibi kavramlardan söz edilir.Aslında kavramlar çok da önemli değil.Kısaca kişi başına düşen gelirimizin artması için ya ülke zenginleşmeli ya da nüfus azalmalıdır.

 

Ülkemiz hemen zengin olamayacağına göre tek çare nüfusun azalmasını dilemek.Yanlış duymadınız.İsterseniz ekonomist olan beni şikayet edin.Depremler ve salgınlar aslında ekonomi üzerinde zararlı bir etki bırakır gibi gözükse de nüfusu azalttığı için dolaylı faydaları da vardır.

 

Çin aşırı nüfus yüzünden tek çocuk şartı getirdi.Bir aile eğer iki çocuk yapıyorsa devlet birisine el koyup onu gizliyordu.

 

Nüfus azalırsa:

-Kişi başına düşen milli gelir artar.

-Zengin ile fakir arasındaki uçurum azalır.Çünkü  işverenler,işçiye daha fazla ücret ödemek zorunda kalır.

-İşsizlik azalır.

-Enflasyon düşer.

-Ülke parasının değeri artar.

-Ülkenin yerel kaynakları fazlalık olduğu için ihracat artar,cari açık düşer.

-Eğitim kalitesi artar,gereksiz bölümler kapanır.

-Nitelkli iş gücü artar.

-Kirlilik azalır.

-Trafik kazaları azalır.

-Suç oranı düşer.

-Yaşam kalitesi artar,insan ömrü uzar....

 

Nüfus azalırsa,saymakla bitmez faydaları vardır !

Çocukluğumun Pempe Düşleri

 

ÇOCUKLUĞUMUN PEMPE DÜŞLERİ

 

Siz,hiç muhabbet kuşunuz öldüğü zaman ağladınız mı ? İsmi Yeşim.Benim dert ortağımdı.Kaç yaşımdaydım tam olarak anımsamıyorum,sanırım on civarıydı.Yalnızlık,bulantı ve yaşama karşı tiksinti.İnsanlardan nefret ediyordum,beni anlamıyorlardı.Belki de yetersizdim kendimi ifade etmekte.İçime kapanıktım,annemle bile aram bozuktu.Hiç kimse yok iken kendi özel odamda Yeşim ile muhabbetimiz...Bana bakardı,anlar gibi.Göz bebekleri büyürdü,burnu soluyarak.Ağladım,ağladım o öldüğünde.

 

Uğurlu yeşil minik ördeğim ve denetim.6.sınıfıta idim.Çikolata kaplı oyuncak çıkaran yumurtaları hatırladınız mı ? Sırf oyuncak için alırdık biz çocuklar.Hiç unutmam o anı.Sınıf başkanı bağırdı,denetim var diye.Okula ne getirdiyseniz o kovanın içine atın dedi.Herkes telaşla bir şeyler attı kovanın içine.Kimi falçata,kimi bali yapıştırıcı...Kovayı da sakladık.Denetim ise olmadı.Her çocuk o günkü dersler bittiğinde kendine ait özel eşyalarını aldı.Sınıftaki bir kızda benim minik ördeğimi aldı ve alay etti.Bu kimin ne yapacak diye.Seslenemezdim,utançtan kıpkırmızı olmuştum.Kız,kovaya geri bıraktı uğurlu oyuncağımı.Ders bittiğinde herkes evine dönerken minik ördeğimi aldım ve sınıfa bir daha getirmedim.Şimdi nerede mi ? Bilmiyorum.O gün o kızın iğneleyici sözleri minik ördeğimle olan duygusal bağımı koparmıştı.

 

Sucu hayatımı kurtardı desem inanır mısınız ? İlk aşkım Nermin...İkinci aşkım Aslı...Nermin ile beraber giderdik okula bazen Aslı da bize eşlik ederdi.Nermin,okul yolundaki o köpeğe hep taş  atardı.Bir gün yalnız başıma okula gider iken,o köpek beni kovaladı.Mahallenin sucusu denk geldi,köpeği kovdu,belki de hayatımı kurtarmıştı.Neyse nereden nereye...Aslında size uğurlu sayım olan 6’dan bahsetmek istiyordum,okulu anımsayınca araya köpek girdi.Bilemediğim sorularda hep 6’yı işaretlerdim.Sadece test mi ? Yılbaşında tombala oynarken 6  olan tüm kuponları alırdım,hiç kaybettirmedi bana.Rahmetli dedem otoriterdi.yılbaşında bütün aileyi toplardı.Halamlarda gelirdi ve hep birlikte tombala oynardık ailecek.

 

Odada tek başına.Bilinç akışı tekniği ile karman çorman bir şeyler yazıyordu,tekniğe uyarcasına.PROUST gibi olmak istiyordu.’KAYIP ZAMANIN İZİNDE ‘ gibi çocukluğa dönmek...Düşlere dalmak,anıları kaleme dökmek...PROUST yazarken evdeki tüm camları kapatıp siyah bantla kapatırmış.Eve ise hiç kimseyi almazmış.Yapamazdı.PROUST gibi zengin bir aristokrat değildi.Çalışmak,para kazanmak zorundaydı.Sadece boş zamanlarında yazabilirdi.Bilinç akışı tekniği favorisiydi,tekniğe dayanarak aklına eseni yazıyordu,düzensiz,sırasız...Yazarken hep düşlerine dalıyordu kimi zaman hüzünlü kimi an gülümsetici.Kalıcı bir eser bırakmak ve eserinin nitelikli olması en büyük sevdasıydı.Kalemi susmuyor,devam ediyor.Yazıyor,yazıyor.İleride ne mi olacak ? Bekleyip göreceğiz.

Çelişkiler Meydanı

 

ÇELİŞKİLER MEYDANI

 

Büyüklerimiz der çalış.

Kalbimiz der yaşasın aylaklık

Garip bir hülyadır yaşamak

Çelişkiler yumağı

 

Kimi saf gibidir kendini ortalığa saçar

Kimi uyanıktır maske takar

 

Adak ağacı dikenler mi dersin

Tarikat,cemaatten medet umanlar mı

 

Boş zamanı sorunsalı ile  baş etmek

Tembellik hakkı

Uzay zamanda bükülmek gerek

 

Hicivli şiir nasıl yazılır

Kült mü

Sürrealist film nedir

Avanagard peşinde koşmak.

 

Hiçlikte çırpınanlar

Varlığı arayanlar

Sonuçta hepsi bir.

Başka Bir Evrende

 

BAŞKA BİR EVRENDE

Gerçek dünyada neden hep mutsuz son olur ? Aslı’yı kaybedeli sanki seneler geçmiş gibiydi.O an ki kalp çarpıntım hala aklımda.En son anımsadığım şey bana korkuyla bakan mavi gözleri idi.Hatalı sollama yapan karşıdan gelen yeşil araç...Mavi gözler ve yeşil otomobil hala rüyalarımda.Nişan için neler yaşamıştık,dinin egemen olduğu bir toplumda.Benim için inançlar önemsizdi,ama aileler...Alevi ve Sünni birlikteliği desem bir şey ifade eder mi ? Babam Kazım ile Aslı’nın babası Kasım.Arada sadece ‘s’ ve ‘z’ harfleri var.Aileler bizi ayırmak için her şeyi yaptı.Onları dinlemeyip nişanlandık,kısa bir hafta sonu tatili yapalım der iken bizim bağımızı koparan yeşil araba...

 

Ahmet,Aslı’ya o kadar aşıktı ki...Onu anlata anlata bitiremiyordu.Benden ölümsüz aşklarını resmetmemi istedi.Ahmet’in psiklojisi iyice bozulmuştu.İntihar etmek istiyordu o yaptığım resme kadar.Odasına astı çizdiğim şeyi.Ben de olabildiğince pastel tonlarda kırmızı renginin egemen olduğu bir resim yaptım. o anı hatırlatmak istercesine. Neden mi yol ?  Ahmet özellikle benden yol çizmemi istedi.Acıları suskunluğa büründü,adeta yaşam verdi ona resmim.

 

Ahmet ise bana kendi şiirini hediye etti,resme karşılık.

Şiiri dinleyelim:

 

SEVGİLİMİN RENGİ KUMRAL

Mavi gözlerine bakar iken

Kabusla gelen yeşil

Hayatımın anlamını kaybettim o gün

Sıradan bir tablo

Yaşamıma güneş getirdi

Sevdamız yaşıyor

Ölümsüz resmimizde.

Yaşamın İzi

 YAŞAMIN İZİ


Doğar ,büyür ve ölür

Klişe başlangıç ifadeler

Eserlerde


Bir ömür geçer

Tatlı ve acı


Kimi hayatın anlamını arar

Kimi ise çözdü sanır bilmeceyi

Andan zamana giden çizgide



Anlamsızlığın anlamı

Tözün özü

Döngüsel değirmenler


Aşkla geçen ömürler

Sevgisiz kalmış ruhlar


Hayat bir garip sevda

Hamurla yoğrulmuş

Gözyaşı ile ıslanmış


Keskin çizgiler

Çıkmaz sokaklar

Sürprizli düşler


Antitezden senteze giden

Sivri bir dönemeç

Korku ile titreten

Gülümseme ile umutlandıran

Çözülemeyen

Ne ispatlanabilen

Ne çürütülebilen

Bilinmezliğe doğru yol alan

Rüya kadar kısa

Yaşamak