İlginç bir resim değil mi ?
-Evet öyle dedi bilinmeyen bir fısıltı.
Şair en çok sevdiği resme bakıyordu hüzünle.Mısralar döküldü dilinden tane tane:
-Gülümseyen bir güneş altında
-Sararmış kumlar
-Develerin hıçkırık tutması
-Çıplak ayak izleri
-Çölün ayazında
Paramparça ettim,ince ince ekmek dilimler gibi.Bu ne saçmalıktı.Büyüleyici resim üzerine yazılan bir şiir.Üzüldüm sonra şiire değil resmin yok olmasına.100 şiir 100 resim başlığı kitabında .Yazar olarak sormak görevimdi bu resme bu şiir mi gider diye ?
Tuhaf bir yazı dedi genç öğrencisi edebiyat profesörüne.Yazar ve şairin rol aldığı..Hak verdim yazara aslında,şairi kınayarak.Gizemli,beyazlar içinde gezinen kırmızı şallı güzel bir kadını bir şair neden şiirinde yazmaz ?
Nedenler,nedenler,nedenler...
Sığ düşünmenin çürümüş hali...Kendi iç sesinden mırıldanıyordu.Dış ses devam etti olaya.
-Evladım hiç aklına gelmedi mi şairin bunu belki de bilerek yaptığını .
Çölde kaybolan bir aşk ya da hayaller dünyasında yaşayan bir kadın Unutmak istediği bir şey...
İşte böyle devam ediyordu ders arabesk bir tonda.Herkes bu kısa yazı için türlü türlü şeyler söylüyordu.
Bunları yazan yazar ise sadece gülümsedi gecenin karanlığında.
Ne yazacağına karar veremeyen veya karar verip sadece öykünün tasması altında ilerleyen.
Kelimeler,kelimeler,kelimeler.Yazar mı yazıyor yoksa eseri mi onu yönlendiriyor ?
Belki de unuttu ,hayır hayır unutmadı bile bile unutmak istedi çölün puslu hayallerinin içindeki kekremsi kumullarını ve kırmızılar içinde bürünmüş devenin hörgücündeki cesedi.
Parçalı bulutlar dedi karanlık bir ses.
Bulutların içinde parıldayan güneş dedi aydınlık bir ses.
Yazar çıldırıyordu silmek istiiyordu yazdıklarını.Saçmalığın mantığa kaydığı evrende ! Engel olamıyordu beyin hücrelerinin etkileşimine.Rahat bırakın beni diye haykırdı sonsuzluk girdabına.
Olric kızdı seslendi yazara,
-Hüsamettin Albayım yazdıkların boş yine alt metin yok geçen hafta yazdıkların gibi.Sadece basit bir kurgudan ibaret dedi.
Akıl beğenmedi bu işi boş lafına ifrit oluyordu ezelden beri,materyalist idi zaten
Duygu usulca seslendi,sesini duyan olmadı.
İçindeki filozof ise felsefenin felsefesizliği dedi .
Ey okuyucu peki siz ne anladınız ? Duyuyor musunuz sayıklamaları mı? Hayattaki yaşama amacını kaybetmiş bir yazarın bulantısı desem size yetmez mi ? Pandora’nın kutusundan çıkmayan tek şey umut onun için yok olursa hayata küsmüş yazarımıza ne olur peki hiç düşündünüz mü ?