28 Şubat 2021 Pazar

GÖLGELER İÇİNDE

İnsan kendi kendini yazabilir mi tarafsız ? Evet mi ? Peki neden ? Hayır sesleri mi geliyor fısıltılar halinde ? Çelişkiler,çelişkiler.çelişkiler... Bulanık zihninin içinde dolaşıyordu.Nedensiz,sebepsiz.Anne annesinin evinde kaldığını hatırladı.Boşluk...İmgeler silikleşiyordu uzay-zaman bükülmesinde.

 Zamansal atlamalarla dolu ‘’Reprise ‘’ filmi...Yeni bir yönetmen doğuyor.Norveç matlığında varoluş sancısı.İzledi filmi hayır izlemedi,düşünde gördü. 


 Merak etti,okudu.Anladı ya da anlamadı.İlginç bir kitap ismiydi ‘’Cehenneme Gitme Yöntemleri ‘’ Karanlığın kuytu köşelerinde gezindi.Duygusal açlık çekti.Kapalı anlatım tepki çekmişti.Kimden gelmişti mail ? Eskişehir Sanat Derneği’nden.Anlaşılamama sorunu. 


 Fildişi kulesine çıktı.Yeraltı edebiyatı okudu biraz.Sisler donattı evrenini.Açıklama yapmak istemiyordu belki de korkuyordu ‘’John Malkovich Olmak ‘’ aklına gelince. 
 -Şizofren olmuşşsun dedi içindeki palyaço 
-Sen sus,ağabeyin gelsin. 
-Kurtlar ile dansa gitti.
 -Biri Bozkırkurdu mu dedi ?
 -Körleşme ve Kien -... 


 Kimin konuştuğu belirsiz belki de manasız yankılar kemirdi beynini.Paralel evrende alkışladı dinleyiciler.Her şey karardı,film koptu.

22 Şubat 2021 Pazartesi

GÜNAHKAR NEBİ

Kendine geldiğinde yarı sersemdi. Kafasını yavaş yavaş doğrulttuğunda altın sarısı saçlarını okşuyordu. Neredeydi ? Buraya ne zaman gelmişti ? Hiçbir şey hatırlamıyordu .Üzerindeki sersemlik ufka baktıkça yerini muazzam hayranlığa bırakıyordu .Doğruldu ve ayağa kalktı gözünü ufuktan hiç ayırmadan. Ayağa kalktığında o seksi vücudu iyi görünür olmuştu .Şeffaf elbisenin altında dipdiri memeleri ,yusyuvarlak kalçası kıvrımlı hatlarıyla Afrodit’ kıskandırırcasına orada süzülüyordu. Rüzgar ince bembeyaz elbisesinin altından teninin şehvetini okşuyordu .Zeus burada olsa tüm kadınları bırakır ,hatta tanrılığını da bırakır ona tapardı .Güzelliği o kadar tanrısaldı ki... O sadece büyülü ufka bakıyordu. Ne kumlar ,ne rüzgar onu etkilemiyordu. N e dört temel elementi taşıyan dört deve ilginç geliyordu ne de uzaktaki serap mı gerçek mi olduğu bilinmeyen çadırlar .O kadar güzeldi ki ne gün doğumuna ne gün batımına benziyordu .Dünya artık dayanamamıştı, ona doğru koşuyordu .Onunla konuşmak ,hasret gidermek elif misali bir olmak istiyordu. Ansızın bir ses duydu,’ ’yürü’’ diye. Şaşkındı. Ses kendi içinden mi geliyordu yoksa benliği onunla alay mı ediyordu ? O her Nebinin duyduğu ses olabilir miydi ? Ses bütün azameti ile tekrarladı ‘’ yürü, sadece yürü ‘’Peki nereye ? Nasıl ? Eskilerin izinden mi gitmeliydi yoksa kendine yeni bir yol mu açmalıydı ? O büyüleyici ses yankılandı sahra kumullarında ‘’yürü, sen sadece yürü ‘’ Ayakları adeta ona hükmediyordu, sesin buyurgan iniltilerini dinleyerek ! Sadece yürüdü sorgusuz sualsiz. ... kentine geldiğinde ıssız sokaklara bakındı .Tek başınaydı yapayalnızlığın ortasında. Bir anda kendinden geçti ,muğlak bir bilinmezlikten gelmişti yürüyecekti yine bilinmez denklemlere... 


 Hasan ERTAŞ-Kağan KALAVA

İMGELER DENİZİNDE

Sıçrayarak uyandı.Uyku sersemliği içinde etrafına bakındı.Yabancı bir evde idi,yanında ise güzel bir kadın.Çevresine anlam vermeye çalışıyordu.Televizyonda ise Donnie Darko filmi oynuyordu.İrkildi,ben neredeyim diye düşündü kendi kendine . 

 Alkış sesleri geliyordu.Sahneye onu davet ediyorlar,adını haykırıyorlar: -4.boyutta seyahat hakkı kazandın imgelem diye. Nöronların etkileşiminden usanmıştı,çok boyutlu zihni onunla adeta oyun oynuyordu.Gaipten bir ses duydu:

 -Kızım uyandın mı ? 
-Anne,ben neredeyim ? 

 Çok kitap okumuş,çok film izlemişti.Haykırdı evrensel diyarlara .Sesini duyan olmadı.İçinde filizlenen utkuyu dökmek istedi kağıtlara.Engel olurdu biri ya da birileri.’’Ne güzel öğretmensin bu devirde işin var...yazarlığa neden özenirsin ? ‘’ diye fısıltılar sarmıştı her yanını.Sonunda çevresindeki karanlık galebe çaldı,içindeki aydınlık ise terk etti onu. Rüyalar,hayaller hepsi birbirine karıştı.Son bir istenç ile gücünü topladı,kalıcı bir eser bırakamanın hüzünü ile haykırdı akıl hastenesinde : ‘’Sel gider,kum kalır ‘’

14 Şubat 2021 Pazar

EMPATİ YOKSUNLUĞU

Kedicil bakışlar altında 
İfadesiz yüzler 
Anlamsız,aanlamsız,anlamsız

 Empati yanardağında
 Su kaplumbağasından aforizmalar
 Gölgeler içinde

 Kurban rolünde tavşan 
İçindeki hezeyanlar
 Ormanın derinliklerinde

 Balını paylaşmak isteyen
 Yumuşak kalpli ayı 
Mağaralar ortasında


 Peki narsist insana ne demeli 
Kendisinden başka her şeyi yok sayan
 Kötücül fikirler altında


 Birlikte yaşamalıyız
 Ötekiyi sahiplenmeliyiz 
Küçük prens evreninde

12 Şubat 2021 Cuma

BOYUTLAR ARASINDA

İlginç bir resim değil mi ? 
-Evet öyle dedi bilinmeyen bir fısıltı.

 
 Şair en çok sevdiği resme bakıyordu hüzünle.Mısralar döküldü dilinden tane tane:
 -Gülümseyen bir güneş altında
 -Sararmış kumlar 
-Develerin hıçkırık tutması
 -Çıplak ayak izleri
 -Çölün ayazında 


 Paramparça ettim,ince ince ekmek dilimler gibi.Bu ne saçmalıktı.Büyüleyici resim üzerine yazılan bir şiir.Üzüldüm sonra şiire değil resmin yok olmasına.100 şiir 100 resim başlığı kitabında .Yazar olarak sormak görevimdi bu resme bu şiir mi gider diye ? 

 Tuhaf bir yazı dedi genç öğrencisi edebiyat profesörüne.Yazar ve şairin rol aldığı..Hak verdim yazara aslında,şairi kınayarak.Gizemli,beyazlar içinde gezinen kırmızı şallı güzel bir kadını bir şair neden şiirinde yazmaz ? Nedenler,nedenler,nedenler...

Sığ düşünmenin çürümüş hali...Kendi iç sesinden mırıldanıyordu.Dış ses devam etti olaya.
 -Evladım hiç aklına gelmedi mi şairin bunu belki de bilerek yaptığını .
Çölde kaybolan bir aşk ya da hayaller dünyasında yaşayan bir kadın Unutmak istediği bir şey... İşte böyle devam ediyordu ders arabesk bir tonda.Herkes bu kısa yazı için türlü türlü şeyler söylüyordu. Bunları yazan yazar ise sadece gülümsedi gecenin karanlığında.


Ne yazacağına karar veremeyen veya karar verip sadece öykünün tasması altında ilerleyen. Kelimeler,kelimeler,kelimeler.Yazar mı yazıyor yoksa eseri mi onu yönlendiriyor ? Belki de unuttu ,hayır hayır unutmadı bile bile unutmak istedi çölün puslu hayallerinin içindeki kekremsi kumullarını ve kırmızılar içinde bürünmüş devenin hörgücündeki cesedi.

 Parçalı bulutlar dedi karanlık bir ses.
 Bulutların içinde parıldayan güneş dedi aydınlık bir ses.

 Yazar çıldırıyordu silmek istiiyordu yazdıklarını.Saçmalığın mantığa kaydığı evrende ! Engel olamıyordu beyin hücrelerinin etkileşimine.Rahat bırakın beni diye haykırdı sonsuzluk girdabına. 

 Olric kızdı seslendi yazara,
-Hüsamettin Albayım yazdıkların boş yine alt metin yok geçen hafta yazdıkların gibi.Sadece basit bir kurgudan ibaret dedi. 

 Akıl beğenmedi bu işi boş lafına ifrit oluyordu ezelden beri,materyalist idi zaten
 Duygu usulca seslendi,sesini duyan olmadı.
 İçindeki filozof ise felsefenin felsefesizliği dedi .


 Ey okuyucu peki siz ne anladınız ? Duyuyor musunuz sayıklamaları mı? Hayattaki yaşama amacını kaybetmiş bir yazarın bulantısı desem size yetmez mi ? Pandora’nın kutusundan çıkmayan tek şey umut onun için yok olursa hayata küsmüş yazarımıza ne olur peki hiç düşündünüz mü ?

6 Şubat 2021 Cumartesi

Hiçliğin Ülkesinde

HİÇLİĞİN ÜLKESİNDE 

İmgeler diyarında gezinirken gaipten esrarengiz bir ses duydum.Adımı seslendi birisi ya da birileri.Kalemle yazıyorlardı benliğimi papirüs misali kağıda.Titredim ve üşüdüm.Ne hakları vardı ki beni ıssız uykumdan uyandırmaya.Luis Bunuel ile çay içip resim yapmalar,şair Orpheus’un sırlarında dolaşmalar.Avangard ve kült filmler diyorlardı.Hala çözmeye çalışyorlardı anlamları.David Lynch ne güzel demiş anlamaya çalışmayın,sadece izleyin diye.Rüyalar,imgeler,metaforlar...neden,niçin,ne anlatıyor soruları peş peşe geliyor.Hissetmek,düşlerde yaşamak size yetmiyor mu ? Ben kim miyim ? Ne önemi var.Sürrealizm deyin geçin işte.

Ötekileştirme

ÖTEKİLEŞTİRME

 Puslu manzaralar altında 
Çatılan kaşlar
 Hüzünlü gülümsemeler

 Ütülü yüzler
 Fanatizm seceresi
 Kitle psikolojisi 


Toplum mühendisliği 
 Sen...cusun ,bu...cusun edebiyatı 
Böl-parçala-yut 
Ayrıştırma mikrobu 


 Empati yoksunluğu
 Kardeş kardeşi vurmalar 


 Kim kazançlı çıkar 
Kime hizmet ederiz
 Hiç düşündünüz mü


  Farklılık zenginliktir 
Saygı ile dinlemeli dimağları
 Birlikte yaşamak 
Güçlü durmak için
 Aydınlık geleceklerde

Kötülüğün Büyüsü

KÖTÜLÜĞÜN BÜYÜSÜ


 Kötülüğün kaynağı nereden gelir ? Sadist bir çağrı mı yoksa ? Sorular,sorular,sorular...


 İnsanların mutlu olması rahatsız ediyordu,içini kemiriyordu .Neden,niçinler.Aşk ıstırabı mı yoksa hayatın silsilesini yemek mi? Sıradan bir hayat oyununda ! Cevaplar,cevaplar...Nedensellik ilkesi ışığında


.İnsanlarla iletişim halinde dışlanmış bir kapıcı. Ölüm Uykusu filminden söz ediyorum.Mutsuz kahramanımızın mutlu insanlara yaptığı zulümden. Kendi ruhunun çürümüşlüğünü gören kişi kutsal aşktan ne anlar ? Ya da dünyaya getirmek istediği kendi çocuğundan . Karakterinin dışavurumu,aşkının şok geçirmesi...Nasıl yorumlanmalı bu film ,çağımızın kör noktasına vurgu yapar iken !