KALPSİZ AYNA
Gökyüzünde
kediler dans ediyordu dev bir orkestra eşliğinde .Saat kulesindeki ibre ise
tersine doğru işliyordu. Ansızın karşısına çıkan bir aynaya baktı. Yüzü yoktu.
Sırılsıklam
terleyerek uyandı. Yüzünü yıkadı sersemliğinden kurtulmak için. Koridora doğru
yürüdü gardıroptaki boy aynasına baktı .Tiksinti ile geri çekildi. Vücudundan
nefret ediyordu.170 cm boylarında 65 kg civarında idi, normal kilolu sayılırdı,
yuvarlak bir yüzü etrafında ufacık bir buruna sahipti .Beyaza yakın buğday tenliydi.
Saçları ise kısacıktı. Diğer kadınların
düşüncesinin aksine saçlarının kısa
olmasını seviyordu .Çirkin değildi, güzel sayılırdı cazibesini yaşına
rağmen yitirmemişti ama bedeninden nefret ediyordu. Bütün aynaları kırmak
istedi.
Sanki
aynanın içinden yolculuk yapacakmış gibi ayna ansızın yine hayaletimsi bir şekilde saydamlaştı. Orpheus'un aynanın içindeki
gezinmelerini düşündü .Hayal mi görüyordu yoksa gerçekten aynanın bir daveti mi
söz konusu idi ? Geçmişe döndü, anılar zihninin bir köşesinde dalgalanmaya
başladı. Çok sevdiği oğlunu anımsadı .Büyük bir felaket olmuş maden
çökmüştü.300'e yakın can kaybı vardı. İçlerinde ise Maden Mühendisi oğlu da yer
altında kalmıştı .Ağlayacak gibi oldu .Fıtrat demişlerdi .Başka ülkelerde
yaşanmış maden kazalarının reklamını yapıyorlardı haber bültenleri birbirleri ile yarışırcasına. Ama sözü edilen
felaketler 100 yıl önce yaşanmıştı .Günümüzde ise gelişmiş ülkelerde bu tür
felaketler olmuyordu. Çünkü iş güvenliği
önlemlerini almışlardı.
İstemsizce
eldiven taktı, aynaya uzandı. Orpheus
dedi hiddetle. Oğlunun anısı hatırlayınca aynada yüzü bir anda gençleşti. Genç kız yüzü göründü. Üniversite
yıllarındaki eşi Aytuğ'u hatırladı. Tek aşkı ile evlenmişti. Ayna ise
onun hislerinden beslenir gibi hareket ediyordu..Tarkovski hortladı yine dedi
Solaris gezegenine atıfta bulunarak. Ateist idi ,ateist olduğunu ise hem
kendi anne ve babasından hem de eşinden bile saklamak zorunda kalmıştı.
Ülkemizde ateist olduğunu açıklayanlara linç kampanyası yürütülüyordu.
Mucizelere inanmazdı. Ama ayna bir tuhaftı sürekli değişiyordu hislerine göre. Aklından
bir zoru yoktu,60 yaşlarında emekli öğretmendi. Eşi ise onu tek çocukları
öldükten kısa bir süre sonra terk etmişti. Eşi başka bir kadına aşıktı
.Onu yadırgamadı. Evlilik gerçekten kutsal mı idi ? yoksa içimizden hiç
sönmeyen bir tutku olan aşk mı daha önemli idi ?
Zihinsel
gerginlik devam ediyordu .Evinden çıkamıyordu. Çünkü pandemiden dolayı sokağa
çıkma yasakları vardı. Evdeki tek arkadaşı olan papağını yine ona
seslendi .Zihnini düşüncelere o kadar
dalmıştı ki etrafındaki hiçbir şeyi fark etmedi.
Aynalar
ile genç kızlığından beri anlaşamıyordu, kendini beğenmeyişinin sebebi
ise sanki aynalardı. Aynalara sürekli
küfür ederdi. Ama yaşadığı evde aynalar her yerde idi .Hem dostu hem de düşmanı
idi aynalar .Sokağa çıkma yasakları başladığından beri daha beter olmuştu aynalar
ile ilişkisi. Bazen aynanın içine girdiğini hayal eder, ölüler ülkesinde
gezdiğini düşünürdü .Düş gücü o kadar güçlendi ki bir anda aynanın içine gerçekten
girdi. İlk fark ettiği şey; o kuytu mekanda gökten sürekli elmas ve altın yağması ama ona rağmen oradaki insanı andıran hayvansı
tuhaf yaratıkların elmas ve
altınlar ile ilgilenmemesi olmuştu. Orada yer çekimi yoktu . Hareket etmek ise
çok zordu. Bütün ağırlığını ayaklarına yükleyip yürümeye çalıştı. Aynanın diğer
tarafındaki kırmızı tüylü papağanı ise ona seslendi üç defa: Kalpsiz
ayna, kalpsiz ayna, kalpsiz ayna...